ARAŞTIRMA | |
1. | Kanin veya Lateral Diş Bölgesine Yerleştirilen Dental İmplantların Sonlu Elemanlar Analizi ile Karşılaştırılması Stress Distribution of Dental Implants in Lateral or Canine Areas: A Three-Dimensional Finite Element Analysis Efe Can Sivrikaya, Mehmet Sami Güler, Muhammed Latif Bekçidoi: 10.5505/eudfd.2019.29292 Sayfalar 141 - 146 GİRİŞ ve AMAÇ: İmplant destekli hareketli protez hastalarında kanin bölgesi (CR) veya lateral diş bölgesine (SIR) yerleştirilen implantlarda oluşan streslerin sonlu elemanlar analizi ile değerlendirilmesi. YÖNTEM ve GEREÇLER: Kadavra mandibulası ve 4.0 10 mm’lik Ti–6Al–4V implantın 3 boyutlu taraması yapılarak bilgisayar ortamında modellemesi yapıldı. ANSYS 13 programına aktarılan modellerin, implant lokalizasyonu kanin diş veya lateral diş bölgesi olmak üzere her modelde posterior birinci molar bölgesine 100 N veya anterior bölgede barın orta noktasına 60 N uygulanması ile toplam 4 farklı model analizi gerçekleştirildi. İmplantlarda meydana gelen von Mises ve Principal stres değerleri ilgili programda analiz edildi. BULGULAR: Von Mises stres analizi değerleri model 1: 2.7 MPa; model 2: 2,21 MPa; model 3: 9 MPa; model 4: 7.3 MPa ve maksimum-minimum Principal stres değerleri model 1: 0.03 MPa, -2.23 MPa; model 2: 0,07 MPa, -2,37 MPa; model 3: 0,013 MPa, -4,59; model 4: 0,016 MPa, -5,18 MPa olarak belirtilmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonlu elemanlar analizi çalışması sonucu elde edilen von Mises ve Principal stres değerleri 4 farklı modelde benzer bulunmuştur. Klinik olarak bir önemi yoktur. |
2. | Farklı Resveratrol Konsantrasyonlarının Gingival Fibroblastlardaki Hücre Canlılığına Etkisi Effect of Different Resveratrol Concentrations on Cell Viability on Gingival Fibroblasts Yasemin Sezgin, Mehtap Bilgin Çetin, Özlem Darcansoy İşeri, Yunus Terzi, Nilgün Özlem Alptekin, Şule Bulutdoi: 10.5505/eudfd.2019.60565 Sayfalar 147 - 152 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, farklı resveratrol konsantrasyonlarının gingival fibroblast canlılığı üzerindeki etkisini MTT (3-[4,5-dimetiltiyazol-2-yl]-2,5-difeniltetrazolyum bromür) yöntemiyle belirlemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda, fibroblast kültürlerinin kurulmasında sıçanların mandibular 1.molar dişlerinin bukkalinden alınan dişeti dokuları kullanıldı. Dokular mekanik olarak parçalanarak kültür kaplarına aktarıldı. Hücreler, DMEM besi ortamı içerisinde kültüre edildi. Resveratrolün hücre proliferasyonu üzerindeki etkisinin belirlenmesi için 4. pasaj kültürler kullanıldı. Hücre proliferasyonu, 3-[4,5-dimetiltiyazol-2-yl]-2,5-difeniltetrazolyum bromür (MTT) yöntemiyle ½ dilüsyonile 0,78-400µM konsantrasyon aralığında ve 48, 72 ve96 saat inkübasyon sürelerinin ardından incelendi. Sonuçların istatistiksel değerlendirmesinde tek yönlü ANOVA testinin Tukey ikili karşılaştırma yöntemi kullanıldı. Hücrelerin %50 canlılık gösterdiği inhibisyon konsantrasyonları (IC50) logaritmik canlılık eğrilerinden hesaplandı. BULGULAR: 0,78-25µM konsantrasyon ve 72 ile 96 saat inkübasyon süresi aralığında fibroblast canlılığının %85’in üzerinde; 48 saat sonra ise %90’ın üzerinde olduğu saptandı. Uygulanan çözücünün hücre canlılığı üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı belirlendi. IC50 değerleri 48, 72 ve 96 saatler için sırasıyla 120,1±5,7 µM; 85,2±6,4 µM; 105,9±7,1 µM olarak belirlendi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu doz belirleme çalışmasının sınırları dahilinde, 0,78-25µM resveratrol konsantrasyonunun fibroblast canlılığı üzerinde olumsuz etkisi olmadığı söylenebilir. |
3. | Lazer sinterleme ve döküm metal-seramik restorasyonların seramik kırıklarının değerlendirmesi: prospektif klinik çalışma The ceramic fracture evaluation of metal-ceramic restorations fabricated by casting and laser sintering: a prospective clinical study Orhun Ekren, Işın Çalışkan, Yurdanur Uçardoi: 10.5505/eudfd.2019.63825 Sayfalar 153 - 161 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı direkt metal lazer sinterleme ve döküm yöntemleri ile hazırlanan Co-Cr altyapılı metal-seramik restorasyonlarda oluşan porselen kırıklarının klinik olarak değerlendirilmesi ve karşılaştırılmasıdır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Sabit protetik restorasyon ihtiyacı olan, bruksiyel davranış ve semptom göstermeyen 86 hasta 2 gruba ayrılmıştır. Birinci grubun metal-seramik restorasyonlarının altyapıları Co-Cr toz alaşımının lazer ile sinterlenmesiyle, ikinci grubun metal-seramik restorasyonlarının altyapıları ise Co-Cr alaşımının mum atım yöntemiyle dökülmesi ile elde edilmiştir. Hastalara metal-seramik restorasyonlarının simantasyonundan itibaren 1 yıl sonraya kontrol randevusu verilmiştir. Kontrol randevusunda restorasyonlarda oluşan porselen kırıkları değerlendirilmiş ve sınıflandırılmıştır. Sonuçların istatistiksel analizinde Student T, Mann Whitney U, Ki Kare ve Fisher test istatistiği kullanılmıştır. (α=0.05). BULGULAR: DMLS grubunda başarı oranı %96,2, döküm grubunda %97,4 bulunmuştur. Porselen kırığı görülme açısından DMLS gurubu (3.8%) ve döküm grubu (2.6%) arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (P=.447). Erkek hastalarda görülen porselen kırığı (5.8%) kadın hastalarda görülen porselen kırığından (1.4%) anlamlı olarak daha fazla bulunmuştur. (P=.004) TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmanın sınırları dâhilinde metal-seramik sabit protezlerde porselen kırığı komplikasyonu görülme açısından, altyapının DMLS yöntemi veya döküm yöntemi ile yapılması arasında bir fark olmadığı görülmüştür. |
4. | Ağız Gargaralarının Diş Dokusu ve Feldspatik Seramik Restorasyonlarda Oluşturduğu Renk Değişikliklerinin Değerlendirilmesi Evaluation of Different Mouthrinses on The Color Stability of Natural Teeth and Feldspathic Ceramic Akın Aladağ, Makbule Heval Şahan, Rahime Tüzünsoy Aktaş, Niler Özdemir Akkuşdoi: 10.5505/eudfd.2019.93898 Sayfalar 163 - 168 GİRİŞ ve AMAÇ: Sıklıkla kullanılan üç farklı ağız gargarasının ve kontol grubu olarak distile suyun kullanıldığı, doğal diş dokusunda ve feldispatik seramik yüzeyinde oluşturduğu renk değişikliklerinin değerlendirilmesi amaçlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 80 hasta katıldı ve rastgele 4 gruba ayrıldı. 3 gruptaki hastaya farklı ağız gargaralarını kullanmaları, kontrol grubuna serum fizyolojik kullanması önerildi. Gargara kullanmaya başlamadan önce renk değerleri spektrofotometre kullanılarak ölçüldü. 7 gün sonra tüm hastalarda renk ölçümleri tekrarlandı. Ölçümler tamamlandıktan sonra ΔE* değerleri hesaplandı.Renk değişimlerinin istatistiksel analizi çift yönlü varyans analizi ile (Two-way ANOVA) α=.05 önem seviyesinde yapıldı. BULGULAR: Test edilen gargaraların mine yüzeyinde oluşturduğu renklenme değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Farklı ağız gargaralarının seramik yüzeyinde oluşturduğu renk değişikliklerinin ΔE değeri istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (P>.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Yapılan çalışmada, seramik yüzeylerde ağız gargaralarının kontrol grubuna göre farklı düzeylerde renklenmelere sebep olduğu sonucu elde edildi. |
5. | Elektrokimyasal metodla anodize edilmiş bireysel abutmentlerin siman bağlantılarının karşılaştırmalı araştırılması Investigation of bond strengths of different cements anodized individual abutments by electrochemical method Büşra Doğan, Tomurcuk Övül Kümbüloğludoi: 10.5505/eudfd.2019.28199 Sayfalar 169 - 175 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; 4 farklı yüzey özelliğine sahip titanyum blokların 3 değişik siman kullanılarak yapıştırılması ve gerilme dayanımlarının ölçülmesi ve karşılaştırılmasıdır. YÖNTEM ve GEREÇLER: 5 mm boyunda 10 mm genişliğinde 64 adet titanyum blok üretildi. Grup 1 elektrokimyasal metod ile anodize olup parlak yüzey edildi, grup 2 anodize edilmiş mat yüzey, grup 3 anodizasyon uygulanmaksızın mat yüzeylerden oluşturuldu, grup 4 ise kontrol grubu olarak belirlenip herhangi bir yüzey işlemi yapılmadı. Bu gruplar rezin siman, polikarboksilat siman ve cam iyonomer simanlarla çiftler halinde yapıştırıldı. Tensile test cihazı yardımıyla 0.5 mm/ dk hız ile çekilip sonuçlar Newton cinsinden kaydedildi. Elde edilen değerler ise Kruskal- Wallis yöntemi ile istatistiksel olarak incelendi. BULGULAR: Grup 2’ye ait örnekler en yüksek gerilme dayanımını (56.33N ± 8.33)gösterirken, grup 4 ise en düşük gerilme dayanımını (7.75 N± 2.22) gösterdi (p≤ 0.05). Bu iki grubun değerleri arasındaki fark anlamlı bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmanın limitleri dahilinde; elektrokimyasal anodizasyon yüzey işlemi çekme dayanımını artırmıştır. Kullanılan materyallerde ise rezin siman en yüksek çekme bağ dayanımını göstermiş, arkasından cam iyonomer siman takip edecek şekilde en az çekme bağ dayanımını gösteren de polikarboksilat siman olmuştur. |
6. | Farklı periodontal hastalıklarda tükürük resistin ve TNF-α seviyeleri Salivary Resistin and TNF-α Levels in Different Periodontal Diseases Beral Afacan, Zeynep Pınar Keleş Yücel, Çiğdem Yenisey, Nejat Nizam, Gülnur Emingildoi: 10.5505/eudfd.2019.94830 Sayfalar 177 - 184 GİRİŞ ve AMAÇ: Resistin, insülin direnci, enflamasyon ve immünite ile ilişkili bir sitokindir. Resistinin, periodontal enflamasyonun ana sitokinlerinden biri olan tümör nekroz faktör (TNF)-α ile olan ilişkisi çift yönlüdür. Bu çalışma farklı periodontal hastalıklarda tükürük resistin ve TNF-α seviyelerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tükürük örnekleri, 20 yaygın agresif periodontitis (Y-AgP), 20 kronik periodontitis (KP), 20 gingivitis hastası ile 20 periodontal sağlıklı bireyden elde edildi. Sondalanan cep derinliği (SCD), klinik ataşman seviyesi (KAS), papil kanama indeksi (PKİ) ve plak indeksi değerleri kaydedildi. Tükürük resistin ve TNF-α seviyeleri enzim bağlı immunosorbent yöntemi ile analiz edildi. Gruplar arası karşılaştırmalar, Kruskal-Wallis testi ve Dunn post-hoc testi ile yapıldı. BULGULAR: Y-AgP, KP ve gingivitis gruplarının tükürük resistin ve TNF-α seviyeleri, periodontal sağlıklı bireylerden yüksekti ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05). Her iki periodontitis grubunun SCD, KAS ve PKİ ortalama değerleri, gingivitis grubundan anlamlı yüksek olmasına rağmen (p<0.0001), sitokinlerin tükürükteki seviyeleri gruplar arasında benzerdi (p>0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sınırlamaları dahilinde, tükürük resistin ve TNF-α seviyeleri periodontal hastalığı, periodontal sağlıktan ayıramamıştır. Bu sitokinlerin tükürükteki seviyelerinin periodontal enflamasyon ile olan olası ilişkisini aydınlatmak için daha geniş örneklem büyüklüğüne sahip ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. |
7. | Türkiyedeki diş hekimliği öğrencilerinin tütün kullanımı oranı The rate of tobacco smoking among dental school students in Turkey Önder Gürlek, Ülkü Başer, Arzu Beklen, Güliz N Güncü, Sema S Hakkı, Mehmet C Haytaç, Leyla Kuru, Müge Lütfioğlu, Pınar Meriç, Ebru Olgun, Burcu Özdemir, Zekeriya Taşdemir, Nurcan Budunelidoi: 10.5505/eudfd.2019.49379 Sayfalar 185 - 191 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu anket çalışması, Türkiye’de birinci ve beşinci sınıf diş hekimliği öğrencilerinin tütün ürünleri konusundaki tutumlarını araştırmayı ve tütün ürünleri kullananların prevalansını belirlemeyi amaçlamaktadır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu araştırma 1 Mayıs-30 Haziran 2018 tarihleri arasında, birinci ve beşinci sınıfta okuyan öğrencilerle, Türkiye’nin farklı bölglerinde bulunan 11 diş hekimliği fakültesinde eş zamanlı olarak gerçekleştirildi. Anket formlarının istatistiksel analizi aşamasında SPSS 21.0 programından yararlanıldı. BULGULAR: Çalışmaya katılan 1228 öğrencilerden 1096 kişi çevrimiçi anket sorularının tamamını yanıtladı. Katılımcıların çoğunluğunun kadın (n=691, %63.05) olduğu, yaş ortalamasının ise 21,8±2,9 olduğu belirlendi. (yaş aralığı 18-54). Sigara içenlerin genel oranı %37,96 olmasına rağmen, katılımcıların %62,04’ü en az bir kez tütün ürünü denediklerini bildirdiler. Sigara içenlerin yarısından fazlası (%55,19) sigarayı bırakmak istediklerini belirtirken, bu öğrencilerin %29,26’sının son altı ay içinde sigarayı bırakma girişiminde bulundukları tespit edildi. Tüm katılımcıların sadece %19,49’u kendilerini sigara içmeye oldukça bağımlı olarak tanımladı. Nargile içenlerin oranı %41,2 idi ve nargile içenlerin %83,7’si nargileyi bırakmaya niyetlerinin olmadığını bildirdi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma, Türkiye’de sigara içme oranının diş hekimliği fakültesi öğrencileri arasında oldukça yüksek olduğunu ve tütün karşıtı yeni ve daha etkili önlemlere ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. |
DERLEME | |
8. | Beyaz nokta lezyonlarının tedavi yöntemleri Treatment methods of white spot lesions İnci Kırmızıgül, Gülsüm Durukdoi: 10.5505/eudfd.2019.17363 Sayfalar 193 - 202 Başlangıç çürük lezyonu, düz yüzey çürüğü veya opak mine lezyonu olarak da adlandırılan beyaz nokta lezyonları (BNL), diş çürüğünün ilk ve tedavi edilebilir aşamasıdır. BNL, ağız ortamındaki pH’nın kritik değer olan 5,5’in altına düşmesi ve 30 dakika boyunca bu değerde seyretmesi ile başlayan demineralizasyon sonucu oluşmaya başlamaktadır. 3 yaşından küçük çocuklarda BNL görülmesi şiddetli erken çocukluk çağı çürüğünün habercisi olmaktadır. Sabit ortodontik tedavi gören hastalarda da BNL sık görülmekte ve hızla gelişmektedir. Bu lezyonlar, demineralize ancak kavitasyonsuz alanlardır. Bu aşamada diş çürüğü gelişimini kavite oluşmadan durdurmak mümkündür. Beyaz nokta lezyonlarının tedavileri; ileride yaşanacak diş dokusu kayıplarının önüne geçilmesi, tedavi süresinin ve maliyetinin azaltılması açısından, koruyucu diş hekimliği adına büyük önem arz etmektedir. BNL tedavisinde diyetin düzenlenmesi, ağız hijyeninin iyileştirilmesi, florürlü preparatlar, klorheksidin glukonat, lazer, kazein fosfopeptid, mikroabrazyon, biyoaktif cam ve düşük viskoziteli rezin infiltrasyonu gibi birçok yöntem kullanılmaktadır. Bu derlemenin amacı, BNL tedavisinde kullanılan yöntemleri, bu konu ile ilgili araştırma sonuçlarıyla birlikte incelemektir. |