e-ISSN 1302-7476
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi - EÜ Dişhek Fak Derg: 44 (3)
Cilt: 44  Sayı: 3 - 2023
ARAŞTIRMA
1.
Genel Anestezi Altında Dental Tedavileri Yapılan Olguların Retrospektif Değerlendirilmesi
Retrospective Evaluation of Cases Undergoing Dental Treatments Under General Anesthesia
Hazal Özer, Mutlu Güneş
doi: 10.5505/eudfd.2023.92005  Sayfalar 187 - 192
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, çocuk hastaların genel anesteziye alınma sebeplerinin, American Society of Anesthesiologists (ASA) skorlarının, sistemik rahatsızlıkların, istenilen konsültasyonların, profilaksi gerekliliğinin, tekrarlanan genel anestezi ihtiyacının ve uygulanan dental işlemlerin güncel literatür eşliğinde tartışılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamız kapsamında, yaşları 1-16 arası değişen 188 hastanın, tıp ve diş hekimliği fakültelerinin arşivlerinde bulunan dosyaları ile genel anestezi ve dental tedavi onamları incelendi. İnceleme kapsamında elde edilen bilgiler, “demografik veriler, ASA skorları, genel anestezi geçmişi, profilaksi gerekliliği, sistemik durumlar, istenilen konsültasyonlar, genel anesteziye alınma sebepleri ve uygulanan dental tedaviler” başlıkları altında değerlendirildi.
BULGULAR: Tedavileri tamamlanan 188 hastanın 99’u(%52,66) ASAII, 70’i(%37,23) ASAI ve 19’u(%10,11) ASAIII riskle opere edilmiştir. En az bir kez dental genel anestezi geçmişi olan hasta sayısı 12 (%6,39)’dir. En sık karşılaşılan sistemik hastalıkların epilepsi (%48) ve KVS hastalıkları (%36) olduğu görülmüştür. En sık konsültasyon ihtiyacı olan bölümler ise pediatri (%39,46), çocuk nöroloji (%31,97) ve çocuk kardiyolojidir (%12,24). Genel anestezi nedenleri incelendiğinde 49 (%26,06) hastanın kooperasyon yetersizliği ve 139 (%73,94) hastanın özel bakım ihtiyacı olduğu öğrenilmiştir. Uygulanan 2143 dental tedavinin 1220’si(%56,93) restoratif tedavi, 193’ü(%9,01) endodontik tedavi, 645’i(%30,10) diş çekimi, 47’si(%2,19) koruyucu tedavi ve 38’i(%1,77) Faz-I periodontal tedaviden oluşmaktadır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kooperasyon yetersizliği ve özel bakım ihtiyacı olan çocukların dental tedavisinde genel anestezi etkili ve güvenilir bir tedavi yöntemidir.
INTRODUCTION: Aim of this study is to discuss the reasons for treating pediatric patients under general anesthesia, American Society of Anesthesiologists (ASA) scores, systemic disease, consultations, endocarditis prophylaxis, need for repeated general anesthesia and dental treatment in the light of the literature.
METHODS: In our study, files in the archives of medicine and dentistry faculties and general anesthesia-dental treatment consents of 188 patients aged 1-16 were examined. The information obtained as a result of the examination was evaluated under the headings of “demographic data, ASA scores, general anesthesia experience, prophylaxis, systemic diseases, consultations, reasons for general anesthesia and dental treatments”.
RESULTS: Of the 188 patients operated with 99(52.66%) ASAII, 70(37.23%) ASAI and 19(10.11%) ASAIII risk. The most common systemic diseases were epilepsy (48%) followed by CVS diseases (36%). The departments referred for consultation are pediatrics (39.46%), pediatric neurology (31.97%) and pediatric cardiology (12.24%). Causes of general anesthesia; 49(26.06%) patients were uncooperative and 139(73.94%) patients were in need of special health care needs. 2143 dental treatments were performed which were 1220(56.93%) restorative treatment, 193(9.01%) endodontic treatment, 645(30.10%) tooth extraction,47(2.19%) preventive treatment and 38(1.77%) of Phase-I periodontal therapy.
DISCUSSION AND CONCLUSION: General anesthesia is effective and reliable treatment method in the dental treatment of children with uncooperation and special health care needs.

2.
Diş Hekimlerinin Restorasyon Onarımına İlişkin Bilgi ve Klinik Tutumları: Türkiye'de Web Tabanlı Kesitsel Bir Araştırma
Knowledge and Clinical Attitudes of Dentists Regarding Restoration Repair: A Web-Based Cross-Sectional Survey in Turkey
Leyla Kerimova Köse, Erdem Karabulut, Neslihan Arhun
doi: 10.5505/eudfd.2023.30974  Sayfalar 193 - 200
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, diş hekimlerinin cinsiyetlerinin ve yıllara dayanan deneyimlerinin amalgam ve direkt kompozit rezin restorasyonların onarımına ilişkin tutum, tercih ve klinik davranışları üzerindeki etkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) aracılığıyla Türkiye'deki diş hekimlerine çoktan seçmeli sorulardan oluşan beş maddelik bir anket e-posta ile gönderildi. Ankete verilen yanıtlardan elde edilen veriler, cinsiyetler, deneyim süreleri ve restorasyon onarımına ilişkin yanıtlar arasında α<0.05 anlamlılık düzeyinde karşılaştırma yapmak için ki-kare testi kullanılarak analiz edildi (IBM SPSS Statistics v23.0). Kategorik değişkenler sayısal ve yüzde olarak sunuldu. Üzeyinde karşılaştırma yapmak için ki-kare testi kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: Anket, çoğu restorasyon onarımı yapan (n=671; %82,2) 816 diş hekimi tarafından yanıtlandı. Diş hekimlerinin yüksek bir yüzdesi (%85,8, n=700) daha önce yapmış oldukları restorasyonların onarılmasına öncelik vermektedir. Cinsiyet ve deneyim süresinin diş hekimlerinin restorasyon onarımı konusundaki tercihleri, tutumları ve klinik davranışları üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu bulundu (p<0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Cinsiyet ve deneyim süresinin diş hekimlerinin restorasyon onarımı konusundaki tercihleri, tutumları ve klinik davranışları üzerinde anlamlı bir etkisi vardı. Bununla birlikte, diş hekimlerinin %4.8'inin (n=39) cinsiyeti veya deneyimi ne olursa olsun amalgam restorasyonları onarmayı tercih etmediği saptandı. Cinsiyet ve deneyim süresinin diş hekimlerinin restorasyon onarımına ilişkin tutumlarını, tercihlerini ve klinik davranışlarını etkilediği söylenebilir.
INTRODUCTION: This study aimed to evaluate the effect of dental practitioners’ genders and number of years of experience on their attitudes, preferences, and clinical behavior regarding the repair of amalgam and direct composite resin restorations.
METHODS: A five-item questionnaire comprising multiple-choice questions was emailed to dentists in Turkey via the Turkish Dental Association (TDA). The data obtained from responses to the questionnaire were analyzed using a chi-square test to make comparisons between genders, length of experience, and responses regarding restoration repair at a significance level of α<0.05 (IBM SPSS Statistics v23.0 software). Categorical variables were presented numerically and as percentages.
RESULTS: The questionnaire was answered by 816 dentists, most of whom practiced restoration repair (n=671; 82.2%). A high percentage (85.8%, n=700) of the dentists prioritized repairing restorations that they had previously made. Gender and length of experience had a significant effect on the preferences, attitudes, and clinical behavior of dentists (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: According to the results, gender and length of experience had a significant effect on the preferences, attitudes, and clinical behavior of dentists regarding restoration repair. Nonetheless, it was found that 4.8% of the dentists (n=39) did not prefer to repair the amalgam restorations regardless of their gender or experience.

3.
Bir Diş Hekimliği Fakültesine Başvuran 65 Yaş ve Üstü Hastalarda Panoramik Radyografi Bulgularının Değerlendirilmesi
Panoramic Radiographic Examination of Patients Aged 65 Years and Above Attending To A Dentistry Faculty
Mahmut Sumer, Ayşe Pınar Sumer, Anar Abilov, Günay Güray, Fatma Zehra Liman, Soner Cankaya
doi: 10.5505/eudfd.2023.13008  Sayfalar 201 - 206
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, diş hekimliği fakültesine başvuran 65 yaş ve üstü hastalarda panoramik radyograflarda görülebilecek pozitif bulguların sıklığının ve lokasyonunun değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada, bir yıllık süreçte kliniğimize başvuran 65-96 yaşları arasında 1462 hastaya ait panoramik radyograf değerlendirildi. Radyografik incelemede; gömülü dişler, gömülü kalmış kemik içi kökler, dişlerle ilişkili radyolusensiler, lokalize sklerotik kemik formasyonu ile ilişkili radyopasiteler, yumuşak doku kalsifikasyonları ve ossifikasyonları, dental anomaliler, çene patolojileri ve yapılan dental implant uygulamaları değerlendirildi.
BULGULAR: Toplam 1462 hastanın 239’unda 307 adet gömülü kemik içi kök bulunmuştur ve bunların %41.4’ü maksiller molar dişlere aittir. 111 hastada ise 103 tanesi üçüncü molar diş olmak üzere toplam 140 gömülü diş tespit edilmiştir. 239 hastada unilateral/bilateral styloid ligament ossifikasyonu, 168 hastada ise unilateral/bilateral karotit arter kalsifikasyoınu gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Radyografta izlenen pozitif bulgular nedeniyle özellikle yaşlı hastalarda klinik muayenenin yanı sıra radyolojik inceleme ile de değerlendirme yapılmalıdır. Pozitif bulgu oranının bilinmesi, diş hekimlerinin uygun tedavi planı yapmaları ve komplikasyonlardan kaçınmaları açısından yardımcıdır.
INTRODUCTION: The aim of this study was to assess the frequency and location of significant radiographic findings in patients aged 65 years and above attending to a dentistry faculty.
METHODS: Panoramic radiographs from 1462 patients admitted within a one year period between the ages of 65-96 were included in the study (761 male, 701 female). The radiographs were evaluated for the following radiographic findings: impacted teeth, intrabony root remains, radiolucencies associated with teeth, radiopacities associated with localized sclerotic bone formation, soft tissue calcifications and ossifications, dental anomalies, bone pathologies and dental implants.
RESULTS: 239 of the 1462 patients had 307 intrabony root remains, 41.4% percent of these were maxillary molar teeth. 140 impacted teeth were found in 111 patients, 103 of which were third molars. 239 patients had unilateral or bilateral ossification of the stylohyoid ligament, and 168 patients had unilateral or bilateral calcifications related to the carotid artery.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The results of this study suggest that the use of radiographic examination in addition to clinical examination is necessary especially in elderly patients because of the considerable percentage of positive findings. The knowledge of the prevalence of such positive findings aids dental practitioners for a proper treatment plan and helps in avoiding complications.

4.
Veneerler ile İlgili Youtube Videolarının İki Farklı Kalite Değerlendirme Sistemi Kullanılarak Değerlendirilmesi
Evaluating YouTube Videos About Dental Veneers Using Two Different Quality Assessment Systems
İsmail Serhat Sadıkoğlu, Ruhsan Müdüroğlu Adıgüzel
doi: 10.5505/eudfd.2023.89106  Sayfalar 207 - 211
GİRİŞ ve AMAÇ: Günümüzde özellikle YouTube ve benzer şekilde ivideolar barındıran birçok internet sitesi, sağlıkla ilgili bilgi kaynakları sunmaktadır. İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde hastalar diş muayenehanelerini ziyaret etmek yerine bu sitelerden çevrimiçi bilgi aramaktadırlar. Bu çalışmanın amacı, YouTube'daki videolarda veneerler ile ilgili bilgilerin kalitesini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 21 Mart 2021'de YouTube'da "veneerler" ile ilgili en iyi 100 video kaydedildi. İçerik kalitesini değerlendirmek için değerlendirme araçları olarak DISCERN (Consumer Health Information için Kalite Kriterleri) ve JAMA (Journal of the American Medical Association) kalite değerlendirme ölçekleri kullanıldı. Ek olarak, tanımlayıcı istatistik verileri Microsoft Excel (v2019, Microsoft Corp) kullanılarak rapor edildi.
BULGULAR: Bazı videolar, ilgisizlik (17), tekrar (4), ticari olması (5) veya ses içermeyen videolardan oluşması (8) nedeniyle değerlendirmeye alınmadı. Toplam DISCERN skoru 41 puan ortalama ile “orta” kalite olarak tespit edildi. Videoların çoğu ya orta ya da zayıf olarak puanlandı. Kaydedilen videoların hiçbiri JAMA aracının 4 kriterinin tümünü karşılamadı..

TARTIŞMA ve SONUÇ: Youtube videoları hastalara veneerler hakkında geniş bilgi sunma potansiyeline sahip olsa da, birkaç iyi örnek dışında kaynakların çoğu düşük kaliteli olarak kabul edilmelidir.
INTRODUCTION: At the present day, many videos hosting websites such as YouTube offer health-related information resources. Patients have been searching for online information prior to visiting dental practices. The aim of this study was to evaluate the quality of the information on dental "veneers" in the videos on YouTube.
METHODS: Top 100 videos which are regarding "veneer" on YouTube, on 21st of March 2021 were recorded. DISCERN (Quality Criteria for Consumer Health Information) and JAMA (Journal of the American Medical Association) benchmarks were used as assessment tools to evaluate content quality. Additionally, descriptive statistics data were reported using Microsoft Excel (v2019, Microsoft Corp).
RESULTS: Some videos were excluded for assessment because of irrelevance (17), duplication (4), being a commercial (5), or consisting only of video without relevant audio (8). The total DISCERN score was “fair” with a mean score of 41. Most of the videos scored as either fair or poor. None of the videos recorded meets all 4 criteria of the JAMA tool.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Even though Youtube videos have well potential to offer patients broad information regarding veneers, most of the contents of the sources should be considered low quality except for a few decent samples.

5.
Periodontitis Öyküsü Olan Hastalarda İmplant Çevresi Kemik Seviyelerinin Değerlendirilmesi; İki Yıllık Bulgular
Marginal Bone Levels Around Implants in Patients With Periodontitis History; Two-Years Findings
Pınar Meriç, Burcu Kanmaz, Erhan Çömlekoğlu, Nurcan Buduneli
doi: 10.5505/eudfd.2023.13284  Sayfalar 213 - 218
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamız, sağlıklı periodontal dokulara sahip hastalar ile periodontitis öyküsü olan hastalarda 2 yıl takip sürecinde dental implant çevresinde marjinal kemik kaybını karşılaştırmaktır. İkincil amacımız, sigaranın dental implantlarda marjinal kemik kaybı üzerine olan ilişkisini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Periodontitisli 13 hasta ve periodontal olarak sağlıklı 7 birey çalışmaya alındı. İdame seanslarında periodontal ve peri-implant klinik değerlendirmeler yapıldı ve gereken hastalarda tüm ağız debridmanı yapılarak ağız bakımı eğitimi verildi. İmplant yerleştirildikten sonra 10. gün, 1. ay, 6. ay ve 2. yıl kontrollerinde implant marjinal kemik seviyeleri ölçülerek karşılaştırıldı.
BULGULAR: Periodontitis öyküsü olan 10 hasta (implant sayısı = 27) ve 6 periodontal sağlıklı birey (implant sayısı = 10) 2 yıllık takibi tamamladı. Periodontitis grubunda 4 ve sağlıklı grupta 2 hasta sigara içmektedir. 6 ay ve 2 yılda, tüm klinik ölçümler ve marjinal kemik kaybı, periodontitis grubunda anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Düzenli bakım programına rağmen periodontitis öyküsü olan sigara içen hastalarda marjinal kemik kaybı daha yüksekti. Özellikle periodontitis öyküsü olan sigara içen hastalarda diş implantlarının etrafındaki ciddi marjinal kemik kaybını önlemek için yılda en az iki kez olmak üzere sık hatırlama ziyaretleri önerilir.
INTRODUCTION: The primary aim of this 2-years prospective observational study was to compare the marginal bone loss around implants between patients with healthy periodontal tissues and those with periodontitis history all of whom were in regular maintenance program. The secondary aim was to evaluate the possible relation of smoking on marginal bone loss around dental implants.
METHODS: Thirteen patients with periodontitis and seven periodontally healthy individuals were recruited. Periodontal and peri-implant clinical examination was performed in the maintenance visits and full-mouth debridement and oral hygiene instructions were provided if needed. Marginal bone levels were evaluated at 10-days, 1-month, 6-months and 2-years controls after implant placement.
RESULTS: Ten patients with periodontitis history (number of implants = 27) and six periodontally healthy individuals (number of implants = 10) completed the 2-years follow-up. In periodontitis group 4 and in healthy group 2 patients were smokers. At 6-months and 2-years, all clinical measurements and marginal bone loss exhibited significantly higher values in the periodontitis group.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Marginal bone loss was higher in smoker patients with periodontitis history despite the regular maintenance program. Frequent recall visits not less than twice a year are suggested to prevent severe marginal bone loss around dental implants particularly in smoker patients with a history of periodontitis.

6.
Diş Hekimliği Öğrencilerinin İletişim Becerilerinin Önemi Konusundaki Farkındalıkları
Dental Students’ Awareness of the Importance of Communication Skills
Sevgi Pekin, İlknur Aydoğdu Karaaslan, Nurcan Buduneli
doi: 10.5505/eudfd.2023.67689  Sayfalar 219 - 226
GİRİŞ ve AMAÇ: Ağız sağlığı hizmeti sağlayıcıları ve hastaları arasındaki iyi iletişim, sağlanan tedavinin başarısında önemli bir rol oynar. Bu araştırmanın amacı, diş hekimliği öğrencilerinin iletişim becerilerinin önemi konusundaki farkındalıklarını ve bu becerilerini geliştirmek için eğitim alma isteklerini araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Öğrencilerin iletişim becerilerine yönelik farkındalıklarını ve iletişim becerilerini kazanma yaklaşımlarını değerlendirmek için hazırlanan ve 22 sorudan oluşan anket, 3., 4. ve 5. sınıf öğrencilerine online bağlantı gönderilerek ulaştırıldı. Bulgular Kruskal-Wallis testi, Wilcoxon testi ve Korelasyon analizi ile istatistiksel olarak değerlendirildi.
BULGULAR: 491 öğrenciden 346'sı ankete katılırken, 301 öğrenci anketteki tüm soruları yanıtladı, böylece genel yanıt oranı %61,3’tü. Öğrencilerin çoğunluğu iletişim becerilerinin öneminin farkındaydı ve bu becerileri diş hekimliği eğitimleri sırasında kazanmaya istekliydi. Öğrencilerin cinsiyeti ve öğrenim dönemi, değerlendirilen yönlere yönelik tutumlarda farklılıklar gösterdi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Diş hekimliği öğrencilerinin kariyerleri için iletişim becerilerinin öneminin farkında oldukları ve bu becerileri eğitimleri sırasında kazanmaya istekli oldukları görülmektedir.
INTRODUCTION: Good communication between oral health care providers and their patients plays an important role in the success of dental treatment provided. The aim of the present survey was to investigate the awareness of the dental students on the importance of communication skills and their willingness to be trained for improving their skills.
METHODS: A questionnaire including 22 questions to evaluate students' awareness of communication skills and their approach towards gaining communication skills was prepared and 3rd, 4th, and 5th year students were reached via sending an online link. The findings were evaluated statistically by Kruskal-Wallis test, Wilcoxon test and Correlation analysis.
RESULTS: While 346 of the 491 students participated the survey, 301 students answered all the questions of the questionnaire, thus the overall response rate was 61.3%. The majority of the students were aware of the importance of communication skills and willing to gain these skills during their dental education. Different genders and different classes exhibited differences in attitudes towards the evaluated aspects.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Overall, the students seem to be aware of the importance of the communication skills for their career and they are willing to gain these skills during their training in the dental school.

7.
Türkiye’deki Diş Hekimlerinin Vital Pulpa Tedavilerine Bakış Açısı
Perspective of Dentists in Turkey on Vital Pulp Treatments
Kübra Karakaya, Ilgın Akcay
doi: 10.5505/eudfd.2023.75428  Sayfalar 227 - 236
GİRİŞ ve AMAÇ: Türkiye’de aktif olarak çalışmakta olan diş hekimlerinin vital pulpal tedavilere (VPT) bakış açılarını ve tedavi yöntemleri hakkındaki bilgilerini öğrenmek, uygulamada neleri göz önünde bulundurduklarını, VPT uygulanma oranını, bu tedaviler hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaç olup olmadığını belirlemek ve değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Anket çalışmasının bağlantısı e-posta yolu ile TDB veri tabanında kayıtlı diş hekimlerine gönderildi. 300 diş hekimi çalışmaya dahil edildi.
Anket 4-bölüm, 26-sorudan oluşmaktadır. İlk bölümde katılımcılardan demografik verileri ile ilgili 7, diğer bölümlerde VPT ile ilgili 19 soru sorulmaktadır.
“Google dokümanlar” üzerinden toplanan veriler IBM-SPSS-25.00 paket programı kullanılarak analiz edildi ve gruplar arası değişkenleri belirlemek için kikare/fisher exact testi kullanıldı. P = 0.05 olarak kabul edildi.
BULGULAR: Katılımcıların %65’i pratisyen, %35’i uzman/doktora yapmış diş-hekimlerinden oluşmaktadır. Verilen yanıtlara göre hekimlerin %87,3 vital tedavi yaptığını belirtmiştir. En çok kullanılan materyallerin MTA (%38,5) ve kalsiyum-hidroksit (%39,3) olduğu görülmüştür. En çok tercih edilen daimi dolgu türü kaide üzerine kompozit restorasyon (%74,4) olmuştur. İrreversible pulpitis gibi durumlarda kullanıcıların %53,3’ü vital tedaviye şans vereceğini söylemiştir. VPT başarılı bulanların oranı ise %79,7’dir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hekimlerin çoğunluğunun VPT yaptığı ve bu tedaviye olumlu baktığı görülmüştür. Tercih ve uygulama bakımından, özel muayenehane ve üniversitede çalışan hekimler ile, kamuda çalışan hekimler arasında farklılıklar olduğu görülmüştür.
INTRODUCTION: To learn the perspectives of dentists working in Turkey on vital-pulpal-treatments (VPT) and knowledge about treatment-methods, to evaluate what they consider in practice, the rate of application of VPT, and whether more information is needed.
METHODS: Dentists listed in the TDB-database received an-email with a link to the survey. The survey involved 300-dentists. 26-questions are divided into four-sections of the survey. Seven demographic-related questions are posed to participants in the first-section, 19-questions about VPT in the following-sections. The IBM-SPSS-25.00-package-program was used to analyze the "Google-documents" data, and the chi-square/fisher exact test was utilized to identify the differences between groups. It was agreed that P=0.05.
RESULTS: 65% of the participants were general-practitioners, 35% were specialists. According to the answers given, 87.3% of the dentists stated that they had performed VPT. The most preferred materials were MTA (38.5%) and calcium-hydroxide (39.3%). As permanent-filling choice was the composite-restoration (74.4%). In cases such as irreversible-pulpitis, 53.3% of participants said they would give VPT a chance. The rate of who find VPT successful was 79.7%.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The majority of dentists perform VPT and view treatment positively. There are differences between dentists working in private-practices and universities and dentists working in the public-sector in terms of preference & practice.

8.
Ortodontik Tedavide Hasta Farkındalığı: Anket Çalışması
Patient Awareness in Orthodontic Treatment: A Questionnaire Study
Ege Doğan, Simge Yazgan, Fidan İz
doi: 10.5505/eudfd.2023.05657  Sayfalar 237 - 245
GİRİŞ ve AMAÇ: Ortodontik tedavi görmek amacıyla kliniğe yönlendirilmiş hastaların, ortodontik tedavi hakkındaki bilgilerinin ve kendi düzensizlikleri hakkındaki farkındalıklarının değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yaşları 15-33 arasında değişen, gönüllülük esası ile ankete katılma isteği bulunan 101 kişiye 21 soruluk anket uygulanmıştır. Sorular; hastaların genel ortodontik bilgilerini, sahip oldukları düzensizlikleri hakkındaki farkındalıklarını ve tedaviden beklentileriyle ilgili konularını kapsayacak şekilde hazırlanmıştır. Verilerin tanımlayıcı istatistikleri frekans, yüzde değerleri olarak verilmiştir. Kategorik değişkenler arası ilişkiler, Pearson Ki-kare testi ile incelenmiştir.
BULGULAR: Hastaların %91,1’i; ortodontik tedavinin dişlerin güzel görünmesi, çenelerin ve dişlerin ideal fonksiyonlarında olması ve yüz görünümünün iyileştirilmesi için yapıldığının farkında olduğu saptanmıştır. Hastaların %63,4’ünün erken süt dişi kaybının ortodontik problemlere neden olabileceğini düşünmekte olduğu bulunmuştur. Çenelerinin birbirlerine göre konumları hakkında fikri olmayan hastalar ile çapraşıklığın çürük insidansını arttırabileceğine katılmayan hastalar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0,05). Ailesinde çapraşıklık olduğunu fark edenlerin, ortodonti kliniğine daha önce de başvurduğu görülmektedir (p=0,026).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hastaların ortodonti kliniğine başvurmalarının kendi farkındalıkları sebebiyle olmasından çok, diş hekimleri yönlendirmesi ile olduğu göze çarpmıştır. Hastaların, tedavi isteklerinin ve kliniğe başvuru sebeplerinin çoğunluğunu dişlerinin ve gülümsemelerinin kötü gözükmesinin oluşturduğu ve tedaviden beklentilerinin ise gülümseme estetiğinin arttırılması olduğu belirlenmiştir. Ortodontik tedavinin estetik kazanımının, hastaların özgüven duygusunun arttırılmasında önemli bir yere sahip olduğu bulunmuştur.
INTRODUCTION: Evaluate the knowledge about orthodontic treatment, awareness of their own irregularities of patients referred to clinic for purpose of receiving orthodontic treatment.
METHODS: 21 question survey was administered to 101 individuals aged between 15-33. Questions cover participants' general orthodontic knowledge, awareness of existing irregularities, expectations from treatment. Descriptive statistics of the data were given as frequencies and percentages. Relationships between categorical variables were examined using the Pearson Chi-squared test.
RESULTS: 91.1%of patients were found to be aware that orthodontic treatment is performed for improvement of dental aesthetics, functioning, enhancement of facial appearance. 63.4% of patients believed early primary tooth loss could lead to orthodontic problems. Statistically significant differences were found between patients who didn’t have idea about positions of their jaws and those who didn’t agree that misalignment could increase incidence of cavities (p<0.05). It was observed that those who noticed misalignment in their family had previously visited orthodontic clinic (p=0.026).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Patients' visits to orthodontic clinic were more often due to dentist referrals rather than their own awareness. The majority of patients' treatment desires and reasons for clinic visits were related to concerns about appearance of teeth and smiles, their treatment expectations mainly revolved around improving smile aesthetics.The study determined that aesthetic gain from orthodontic treatment significantly contributes to enhancing patients' self-confidence.

9.
Sosyal Medyanın, Şeffaf Plak Kullanılmasında Hastaların Tercihi Üzerindeki Etkisi
The Influence of Social Media on Patients' Preferences of Clear Aligners in Orthodontic Treatment
Arda Demir, Cemile Özlem, Furkan Dindaroğlu
doi: 10.5505/eudfd.2023.58751  Sayfalar 247 - 255
GİRİŞ ve AMAÇ: Hastaların ortodontik tedaviye olan ilgileri ve talepleri zamanla artmıştır. Artan taleple birlikte çeşitli estetik kaygıların ortaya çıkmasıyla geleneksel braketli ortodontik tedaviye alternatifler araştırılmıştır. Şeffaf plak tedavisindeki artan popüleritenin etkisine bağlı tercih edilmesindeki etkiler merak edilmiştir. Sosyal medyanın, şeffaf plak tedavisinin tercih edilmesindeki etkisi araştırılmaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ege Üniversitesi Ortodonti Anabilim Dalı’na başvuran 15 yaşından büyük 193 hasta ve hasta yakınlarına gönüllülük esasına dayanan 18 soruluk anket uygulanmıştır. Sorular hastaların; eğitim, sosyodemografik durum, şeffaf plak tedavisi, sosyal medya, geçmiş ortodontik deneyimleriyle ilgilidir. İstatistiksel analizler IBM SPSS Statistics 25.0 programıyla yapılmış, p=0,05 belirlenmiştir. Gruplar arasında nitel değişkenlerin karşılaştırılması Pearson Ki-kare'yle gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR: Katılımcıların % 91,7’si sosyal medyayı kullanmakta ve bu grubun %67,4’ü sosyal medyayı gün içinde sık sık kullanmaktadır. Katılımcıların %61,1’i kadın, %38,9’u erkektir. %42’si 17 yaş altı, %47,7’si 17-35 yaş aralığında, %9,8’i 36 yaş ve üstüdür. Şeffaf plak tedavisini katılımcıların %91,75’i sosyal medyadan duymuştur. Katılımcıların %29'u şeffaf plak tedavisinin kendilerine uygulanmasını istemekte, fikri olmayanların oranı %50,8’dir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Cinsiyete göre tedaviye olan talep ve sosyal medya kullanımı ve sıklığı ile şeffaf plak tedavisine olan ilgi arasında anlamlı fark görülmemiştir. Katılımcıların çoğu 17-35 yaş arasındadır. 15-35 yaş katılımcılarının, şeffaf plak tedavisini tercih etme eğilimleri daha fazladır. Şeffaf plak tedavisi çoğunlukla sosyal medyadan duyulmuştur.
INTRODUCTION: Patients' interest and demand for orthodontic treatment's increased over time. With emergence of various aesthetic concerns with increasing demand, alternatives to traditional bracket orthodontic treatment've been investigated. Effects of increasing popularity of clear aligner treatment on its preference've been wondered. Effect of social media on preference of clear aligner treatment being investigated.
METHODS: Voluntary 18-question questionnaire administered to 193 patients older than 15 years and their relatives who applied to Ege University Department of Orthodontics. Questions related education, sociodemographic status, clear aligner treatment, social-media, and previous orthodontic experiences of patients. Statistical analyses performed with IBM SPSS Statistics 25.0 program and p=0.05 determined. Comparison of qualitative variables performed Pearson Chi-square.
RESULTS: 91.7% of participants use social-media, 67.4% of this group uses social-media frequently during day. 61.1% female, 38.9% male. 91.75% of participants heard about clear aligner treatment from social-media. 29% wanted clear aligner treatment applied to them, while rate of those who'd no opinion was 50.8%.
DISCUSSION AND CONCLUSION: There's no significant difference between demand for treatment according gender and use and frequency of social-media and interest in clear aligner treatment. Most of participants're between ages of 17-35. Participants aged 15-35 years more likely to prefer clear aligner treatment. Clear aligner treatment's mostly heard through social-media.

OLGU SUNUMU
10.
Ortodontide Dezenfektan Kullanımına Karşı Farkındalık ! Yaygın Olmayan Bir Alerji Vakası
Beaware of Disinffectant Allergy in Orthodontics ! A Case Report of an Uncommon Allergy
Ayse Bahat Yalvaç, Nurver Karslı, Ayse Tuba Altug
doi: 10.5505/eudfd.2023.14892  Sayfalar 257 - 260
Ortodontide yaygın alerjik reaksiyonlar ortodontik alaşımlar, lateks, akrilikler ve rezin esaslı adeziv malzemelerle meydana gelir. Bununla birlikte, hastane personeli arasında dezenfektanlara karşı alerjik reaksiyonlar da yaygındır. Günlük hayatta rutin sterilizasyon yöntemlerine eşlik eden dezenfektanların sık kullanımı ile bu tür hassasiyetlerin ortaya çıkması da artmıştır. Dezenfektanlar, birçok ortodontik materyalin sterilizasyonu için yaygın olarak kullanılan bileşenlerdir. Bu nedenle ortodontide bu alerjik reaksiyonla daha kolay karşılaşılması beklenebilir. Ancak ortodontik tedavi sırasında hastalarda ortaya çıkan dezenfektan alerjileri literatürde şimdiye kadar bildirilmemiştir. Bu olgu sunumunda, daha önce alerji öyküsü olmayan, yapıştırma aşamasında dezenfektana reaksiyon gösteren 15 yaşında bir kadın hasta sunulmaktadır. Diş tellerini taktıktan hemen sonra dudaklarda kızarıklık, tahriş, kaşıntı ve şişlik ile tip I alerjik reaksiyon meydana geldi. Tanısal deri prick testi ile dezenfektana karşı pozitif sonuç alındı. Bu nedenle hasta için kullanılan tüm ortodontik materyallerin sterilizasyonu sterilize edilen materyaller ısıtılarak değiştirilerek alerjik reaksiyonlar olmadan başarıyla tamamlandı. Bu vaka ortodonti sırasında hayatı tehdit edebilen dezenfektan alerjilerine karşı farkındalığın önemini göstermektedir.
Common allergic reactions in orthodontics occur with orthodontic alloys, latex, acrylics and resin-based adhesive materials. However, allergic reactions to disinfectants are also common among hospital staff. The occurrence of such sensibilities also increased with the frequent use of disinfectants accompanying with routine sterilization methods in daily life. Disinfectants are commonly used components for the sterilization of many orthodontic materials. Therefore, it can be expected that this allergic reaction will be encountered more easily in orthodontics. However, disinfectant allergies that occur in patients during orthodontic treatment have not been reported in the literature so far. In this case report, a 15-year-old female patient, with no previous history of allergy, who had a reaction to disinfectant during the bonding stage is presented. Immediately after applying the braces, a type I allergic reaction with redness, irritation, itching and swelling on the lips had occured. A positive result was obtained against the disinfectant with the diagnostic skin prick test. For this reason, the sterilization of all orthodontic materials used for the patient was changed by heating the sterilized materials and successfully completed without allergic reactions. This case demonstrates the importance of awareness for disinfectant allergies that can be life threatening during orthodontics.

11.
Geniş Bir Hemanjiom Kökenli Multipl Flebolitler: Olgu Sunumu
Multiple Phleboliths Originating from a Large Hemangioma: A Case Report
Gaye Bölükbaşı, Pelin Güneri
doi: 10.5505/eudfd.2023.03360  Sayfalar 261 - 264
Baş ve boyun bölgesinde nadir olarak görülen yumuşak doku kalsifikasyonlardan biri olan flebolitler, sıklıkla hemanjiomlara eşlik eden kalsifiye trombüslerdir. Bir damar duvarının yaralanmasından veya kan akışının durmasından kaynaklandıkları düşünülmektedir. Organize olan trombüse bağlanan kalsiyum fosfat ve kalsiyum karbonat tuzlarının tabakalar halinde birikmesi, flebolitin mikroskobik ve radyografik olarak da yuvarlak veya oval, “bull’s eye” olarak bilinen tipik hedef tahtası görüntüsünün oluşmasına neden olur. En sık pelvik venlerde görülmekle birlikte baş boyun bölgesinde %15-25 oranında izlenebilirler. Boyutları ve sayıları değişken olan flebolitler, subjektif semptomlara neden olmadıklarından çoğu zaman rutin görüntüleme sırasında tesadüfen saptanırlar. Baş-boyun bölgesi flebolitlerinin tipik görüntüsünü belirlemede standart radyografiler kullanılmakla birlikte, aynı bölgede oluşan sialolitler, tonsillolitler, kalsifiye lenf düğümleri, karotid arterdeki aterosklerotik plaklar, iyileşmiş akne lezyonları, sistiserkoz gibi diğer kalsifikasyonlardan ayırt edilmeleri için ileri görüntüleme yöntemlerinin tercih edilmesi gerekir. Sunulan olguda, 8 yaşından beri kavernöz hemanjiom tanısıyla takip altında olan ve rutin dental muayene için kliniğimize başvuran 22 yaşında kadın hastanın klinik ve radyografik bulguları sergilenmektedir.
Phleboliths, one of the rarely seen soft tissue calcifications in the head and neck region, are calcified thrombi that often accompany hemangiomas. Phleboliths, resulting from injury of a vessel wall or cessation of blood flow are observed as typical target boards, microscopically and radiographically round or oval, as a result of the deposition of calcium phosphate and calcium carbonate salts that bind to the organized thrombus. Although they are most commonly seen in the pelvic veins, they can be observed in the head and neck region at a rate of 15-25%. Phleboliths, which are variable in size and number, are often detected incidentally during routine imaging, as they do not cause subjective symptoms. Although standard radiographs are used to determine the typical appearance of head and neck region phleboliths, advanced imaging methods should be preferred to distinguish them from other calcifications such as sialoliths, tonsilloliths, calcified lymph nodes, atherosclerotic plaques in the carotid artery, healed acne lesions, cysticercosis in the same region. Herein, clinical and radiographic findings of a 22-year-old female patient who has been under follow-up with the diagnosis of cavernous hemangioma since the age of 8 and applied to our clinic for routine dental examination are presented.

12.
Vital Beyazlatma Sonrası Oluşan Beyaz Nokta Lezyonlarında Klinik Yaklaşım: Olgu Sunumu
Clinical Management of the White Spot Lesions After Vital Tooth Bleaching: A Case Report
Dilek Akın, Çiğdem Atalayın Özkaya, Frederic Meyer, Joachim Enax
doi: 10.5505/eudfd.2023.47113  Sayfalar 265 - 269
Beyazlatma tedavileri mine yüzeyinde değişikliklere ve demineralizasyona neden olabilmektedir. Bu değişiklikler ultrastrüktürel yapı ile sınırlı kalmayıp, gözle görünür hale geldiğinde klinik tedavi gerektirmektedir. Bu olgu sunumunun amacı; beyazlatma tedavisi sonrası karşılaşılabilecek yan etkilerinden biri olan beyaz nokta lezyonlarının, farklı remineralizasyon ajanlarının kombine kullanımı ile tedavisini aktarmaktır. Bu olguda 28 yaşındaki kadın hastada % 40 hidrojen peroksit (Opalescence Boost PF) ile yapılan ofis tipi beyazlatma sonrası dördüncü günde, beyaz nokta lezyonları tespit edildi. Hastada uygulama sonrasında hassasiyet oluşmadığı saptandı. Lezyonların remineralizasyonu için bir hafta arayla, sırasıyla topikal florür jeli (% 1.23 APF-Imicryl) ve florür vernik (% 5 NaF-Clinpro 3M ESPE) uygulandı. Uygulamadan bir hafta sonraki kontrol seansında lezyonların daha az farkedilir hale geldiği, ancak halen mevcut olduğu gözlendi. Bu seansta hastaya günlük kullanım için hidroksiapatit içerikli flor içermeyen diş macunu (Karex) tavsiye edildi. Bir hafta sonraki kontrol seansında tüm lezyonların iyileştiği saptandı ve diş rengi Vita Skalası ile A1 olarak kaydedildi.Farklı remineralizasyon ajanlarının aşamalı ve kombine kullanımı, beyazlatma sonrası oluşan beyaz nokta lezyonlarının tedavisi için etkili bir strateji olabilir.
Tooth-bleaching agents may lead to alterations on enamel surface. These changes require clinical treatment when they become visible and not limited with ultastructural alterations. The aim of this case report is to present how white spot lesions, one of the potential side effects that can be encountered after tooth-bleaching, were treated by the combination of different remineralization agents. In a 28-year-old female patient, demineralized areas on the enamel surface were detected on the fourth day after office bleaching with 40% hydrogen peroxide (Opalescence Boost PF). The patient reported no post-operative hypersensitivity. Topical fluoride gel (1.23% APF-Imicryl) and fluoride varnish (5% NaF-Clinpro 3M ESPE) were applied respectively by one week interval. The lesions were less noticeable but they still exist at the follow-up one week later after the application. A toothpaste containing hydroxyapatite with flouride free formulation-Karex was administired for daily oral care. One week later, it was observed that all demineralized areas were completely remineralized and the tooth color was determined as A1 with Vita color guide. The combined and gradually use of different remineralization agents in the treatment of white spot lesions after vital tooth-bleaching may be a clinically effective strategy.

13.
Periapikal Alanda Lokalize Kırık Kanal Aletinin Ortograt Olarak Çıkartılması: Olgu Sunumu
Orthograde Retrieval of Broken File Localized at the Periapical Region: A Case Report
Gizem Arpaçay, Tugba Türk
doi: 10.5505/eudfd.2023.04900  Sayfalar 271 - 274
Amaç: Bu olgu sunumunun amacı, yetersiz kök kanal tedavili ve kök kanalının apikalinde kırık bir kanal aleti bulunan mandibular sağ kanin dişin tedavisinin sunulmasıdır.
Olgu sunumu: 35 yaşındaki erkek hasta şiddetli ağrı nedeniyle endodonti kliniğine başvurdu. Yapılan klinik değerlendirmede, sağ mandibular daimî kanin dişinde derin çürük olduğu gözlendi. Radyolojik muayenede kök kanal tedavisinin yetersiz olduğu, kök orta üçlüsünde kırık alet ve kök ucunda apikal lezyon varlığı tespit edildi. Hastanın kök kanal tedavisinin yenilenmesine karar verildi. Tedavinin ilk seansında kırık alet çıkartılmaya çalışılırken, iatrojenik olarak kökün orta üçlüsünden apikal bölgeye itildi. İlk seansta kırık alet çıkartılamadı, bu seansta kanala kalsiyum hidroksit yerleştirilerek geçici olarak restore edildi. Hasta ikinci seansına pandemi sebebiyle 1 sene sonra gelebildi. Bu seansta kırık kanal aleti apikal bölgeden çıkartıldı ve kök kanal tedavisi tamamlanarak diş restore edildi.
Sonuç: Apikal bölgede lokalize olan kanal eğesi kırıkları doğru ekipman ve hekim tecrübesiyle ortograt olarak çıkartılabilir. Kök kanalında kırık alet varlığına rağmen, eğer yeterli düzeyde dezenfeksiyon sağlanabiliyorsa iyileşme mümkün olabilir.
The aim of this case report was to present the treatment of a mandibular right canine tooth with inadequate root canal treatment and a broken canal instrument at the apical region of the root canal.
Case report: A 35-year-old male patient applied to our clinic due to severe pain. Clinical examination revealed a deep carious lesion at the right mandibular permanent canine. Radiological examination revealed inadequate root canal treatment and a broken endodontic file in the middle third of the root canal and apical lesion. Retreatment was decided to be performed. At the first session, the broken instrument was inadvertently pushed into the apical region and the broken file couldn’t be removed. Calcium hydroxide was placed in the root canal, and temporarily restored. After 1 year, the patient returned with a healed apical lesion. During the second appointment, the broken file was successfully removed, followed by root canal filling and coronal restoration.
Conclusion: Endodontic file fractures localized in the apical region can be orthograde removed utilizing appropriate equipment and the expertise of a clinician. Even in the presence of a broken instrument in the root canal, healing may be possible if an adequate level of disinfection can be achieved.

DERLEME
14.
Kemoterapi ve Radyoterapi Uygulanan Hastalarda Ağız Bakımının Önemi
Importance of Oral Care in Cancer Patients Receiving Chemotherapy and Radiotherapy
Işıl Orkun, Özlem Özkaya Akagündüz, Sema Becerik
doi: 10.5505/eudfd.2023.94899  Sayfalar 275 - 282
Kanser tedavisinde önemli yeri olan radyoterapi (RT) ve kemoterapi (KT) ajanları ile neoplastik hücrelerin DNA sentezinin veya işlevinin bozulması sağlanır. Bölünme hızları yüksek mukoz membranların bu tedavilere duyarlılığı fazladır ve mukoza bütünlüğü kolay bozulabilmektedir. Bu sebeple KT veya RT uygulamasıyla ya da bunların kombine kullanımıyla yan etki olarak ağızda mukozit, stomatit, çürük artışı, tükürükte azalma, ağrı, ödem, ikincil enfeksiyonlar gibi sorunlar görülebilir. Bu yan etkiler narkotik analjezik kullanımını gerektirecek şiddetli ağrıya yol açabilir, iyi beslenememe nedeniyle dehidratasyon ve malnütrisyona neden olabilir ve hastanın tedavisini olumsuz yönde etkileyen önemli bir sorun haline gelir. Diş hekimlerinin ve sağlık çalışanlarının KT ve RT öncesi hastaya ağız bakım eğitimi vermesi ve tedavi sırasında düzenli kontroller yapması hastanın sağlığı ve aldığı tedavinin aksamaması için önemlidir. KT ve RT tedavisi süresince de hastalar için düzenli ağız bakımı değerlendirilmesi ve uygun ağız bakımı konusunda eğitim programlarının planlanması önerilmektedir. Bu derlemenin amacı kanser hastalarında tedavi öncesinde ve süresince hastanın yaşam kalitesinin artırılması ve tedaviye bağlı görülebilecek yan etkilerin azaltılması amacıyla yapılması gereken dental tedavilerin ve ağız bakım eğitiminin yayınlanan çalışmalar doğrultusunda incelenmesidir.
Radiotherapy (RT) and chemotherapy (CT) agents, which are important in cancer treatment, cause disruption in DNA synthesis or function of neoplastic cells. Mucous membranes with high dividing rates are sensitive to these treatments and mucosal integrity is easily damaged. Oral mucositis, stomatitis, dental caries, decreased salivation, pain, edema, and secondary infections can be seen as side effects due to CT or RT application or their combined use. These side effects may cause severe pain and require the use of narcotic analgesics. It may lead to dehydration and malnutrition due to poor nutrition and become a significant problem that negatively affects the treatment. It is important for dentists and healthcare professionals to provide oral care training to the patient before CT and RT and to make regular checks during the treatment. Also, It is recommended that regular oral care evaluation and appropriate oral care education programs be planned for patients during CT and RT treatment. This review is an examination of the dental treatments and oral care education that should be done in order to increase the quality of life of the cancer patients before and during the treatment and to reduce the side effects, in line with the published studies.

15.
Çocuk Diş Hekimliğinde Lezyon Sterilizasyonu ve Doku Onarımı Tedavisi
Lesion Sterilization and Tissue Repair Treatment in Pediatric Dentistry
İsmail Sefa Çakır, Ebru Hazar Bodrumlu
doi: 10.5505/eudfd.2023.44712  Sayfalar 283 - 289
Süt dişlerinde çürüğün ilerlediği durumlarda dişin pulpası ve periradiküler dokular enfekte hale gelir. Enfekte olan süt dişinin erken kaybedilmesi, çocukta çeşitli dişsel ve iskeletsel sorunlara neden olabilmektedir. Ayrıca çocuğun estetik görünümünü etkileyebilmekte, çocukta beslenme problemleri ve konuşma bozukluğu gibi sorunlar oluşturabilmektedir. Dolayısıyla süt dişinin çekimi yerine dişi ağızda tutubilmek önemli hale gelmektedir. Bu nedenle enfekte süt dişlerini ağızda tutabilmek için endodontik tedavi yapılması gerekebilir. Endodontik tedavi süt dişlerinde rutin olarak yapılan bir tedavidir ancak süt dişlerinin daimi dişlere göre farklı diş morfolojisine sahip olması ve tedavi yaparken kooperasyon sağlanamayan çocuklardaki uyum problemi endodontik tedaviyi zorlaştırmaktadır. Bu gibi durumlarda alternatif tedavi seçeneği olarak, pulpa ve periapikal lezyonlu dişlerdeki enfeksiyonların dezenfeksiyonu için metronidazol, siprofloksasin ve minosiklinden oluşan üçlü antibiyotik pat kullanılarak lezyon sterilizasyonu ve doku onarımı tedavisi gündeme gelmiştir. Bu tedavinin amacı, kök kanallarındaki bakterileri ortadan kaldırarak lezyonu sterilize etmek ve konağın doğal doku yanıtlarıyla doku onarımını ve rejenerasyonunu teşvik etmektir. Bu derlemede lezyon sterilizasyonu ve doku onarımının, endikasyonları, kontrendikasyonları, avantajları, dezavantajları ve uygulama prosedürlerinden bahsedilmiştir.
In cases where caries progresses in primary teeth, the pulp and periradicular tissues of the tooth become infected. Early loss of the infected primary tooth can cause various dental and skeletal problems in the child. In addition, it can affect the aesthetic appearance of the child, and may cause problems. Therefore, it becomes important to keep the tooth in the mouth instead of extracting the primary tooth. For this reason, endodontic treatment may be required to keep infected primary teeth in the mouth. Endodontic treatment is a routine treatment for primary teeth, but the fact that primary teeth have different tooth morphology compared to permanent teeth and the compliance problem in children who cannot cooperate while treating makes endodontic treatment difficult. In such caseslesion sterilization and tissue repair treatment using a triple antibiotic paste for the disinfection of infections in teeth with pulp and periapical lesions has come to the fore. The aim of this treatment is to sterilize the lesion by eliminating bacteria in the root canals and to promote tissue repair and regeneration. In this review, indications, contraindications, advantages, disadvantages and application procedures of lesion sterilization and tissue repair are mentioned.

16.
Restoratif Diş Hekimliğinde Antibakteriyel Ajanlar
Antibacterial Agents in Restorative Dentistry
Melin Balcı, Hande Kemaloğlu
doi: 10.5505/eudfd.2023.43926  Sayfalar 291 - 299
Restoratif uygulamalarda antibakteriyel aktivite sağlayabilmek üzere deneysel ve ticari dental materyallere çeşitli antibakteriyel ajanlar ilave edilmektedir. Bu antibakteriyel ajanlar; serbestlenebilen bileşikler, polimerize edilebilir monomerler ve doldurucu partikülleri içermektedir. Deneysel dental materyallerin formülasyonlarında birçok antibakteriyel ajan test edilmiş olmasına rağmen, mevcut ticari ürünlerde sadece dört antibakteriyel ajan (benzalkonyum klorür, klorheksidin, glutaraldehit ve MDPB) kullanılmaktadır. Bu derlemenin amacı hem deneysel hem de ticari antibakteriyel dental materyallerle birlikte umut vadeden antibakteriyel ajanlar hakkında güncel özet bilgiler sağlamaktır.
A variety of antibacterial agents have been incorporated into experimental and commercial dental restorative materials to provide antibacterial activity for restorative applications. Antibacterial agents include leachable compounds, polymerizable monomers, and filler particles. Although many antibacterial agents have been tested in experimental formulations of dental materials, only four of them (benzalkonium chloride, chlorhexidine, glutaraldehyde, and MDPB) are being used in current commercial dental products. The aim of this review is to provide up-to-date summary information on both experimental and commercial antibacterial dental materials, as well as promising antibacterial agents.

17.
Dental İmplant İyileşme Başlıklarının Tekrar Kullanımı: Dekontaminasyon Yöntemleri Üzerine Bir Değerlendirme
Re-use of Dental Implant Healing Abutments: An Appraisal on Decontamination Procedures
Eyşan Çetinsoy, Ali Gürkan
doi: 10.5505/eudfd.2023.85375  Sayfalar 301 - 306
İmplant tedavisinin başarısındaki en önemli kriterlerden biri hem operasyonun steril şartlarda gerçekleşmesi hem de kullanılan implant ara parçalarının uygun yöntemlerle dekontaminasyonudur. Bu ara parçalardan birisi de implant yerleştirilmesi ile aynı seansta veya osseoentegrasyon sürecinden sonra uygulanarak daimi protezin tamamlanmasına kadar ağız içerisinde belirli bir süre kalan implant iyileşme başlıklarıdır. Temas ettikleri dokulara bağlı olarak sterillik açısından “kritik” kategoride kabul edilen implant iyileşme başlıklarının steril edilmiş şekilde ve ideal olarak tek kullanımlık olarak uygulanması gerekmektedir. Klinik uygulamalarda iyileşme başlıkları bazen hem uygulamada pratiklik sağlaması hem de ekonomik sebeplerlen dolayı dekontamine edilerek birden fazla kez kullanılmaktadır. İyileşme başlıklarının dekontaminasyon ve sterilizasyonu için genel kabul gören bir protokol bulunmamakla birlikte mekanik temizlik, çeşitli dezenfektan solüsyonlarda bekletme, ultrasonik banyo uygulaması, otoklavlama gibi yöntemlerin tek başına veya kombine olarak kullanıldığı pek çok farklı prosedür gerçekleştirilmektedir. Bu derlemede, implant iyileşme başlıklarının kullanım sayısının ilke ve temelleri, farklı dekontaminasyon yöntemlerinin etkinlikleri ve yetersiz dekontaminasyon sonucu oluşabilecek komplikasyonlar ele alınmıştır.
One of the most important criteria in the success of dental implant treatment is that the operation must be performed under sterile conditions. The components used during the procedure must also be appropriately decontaminated. One of these components are the healing abutments that are installed simultaneously with fixture placement or following the completion of osseointegration. Implant healing abutments, which are considered to be in the "critical" category in terms of sterility depending on the tissues they come into contact with, should be applied sterile and ideally for single use. In clinical practice, healing abutments are sometimes used more than once following decontamination, owing to both practical and economic reasons. Many different procedures are performed methods such as mechanical cleaning, soaking in various disinfectant solutions, ultrasonic bath application, autoclaving are used alone or in combination, yet there is not a definitive protocol at all. In this review, the rationale of single or repeated use of healing abutments, different methods for decontamination of healing abutments and their efficacy and complications that may occur as a result of insufficient decontamination are discussed.

LookUs & Online Makale