e-ISSN 1302-7476
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi - EÜ Dişhek Fak Derg: 35 (1)
Cilt: 35  Sayı: 1 - 2014
DERLEME
1.
Alveol Kret Defektlerinin Tedavisinde Yumuşak Doku Ogmentasyon Yöntemleri: Literatür Derlemesi
Soft Tissue Augmentation in the Treatment of Alveolar Ridge Defects: A Review of the Literature
Aliye Akcalı, Nejat Nizam
doi: 10.5505/eudfd.2014.39200  Sayfalar 1 - 9
Alveol kret defektleri, diş çekimi, kistler, tümörler, periodontal hastalıklar ve implant kayıpları gibi nedenlerle dişsiz alveol krette meydana gelen sert ve yumuşak doku kayıplarıdır. Bu kayıplara bağlı olarak estetik ve fonksiyonel sorunlar oluştuğu için tedavi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Alveol kret defektlerinin hem sert, hem yumuşak doku greftleri, hem de her ikisinin kombinasyonu ile ogmentasyonu mümkün iken, dental implant uygulaması planlanmayan olgularda sert doku ogmentasyonu gerekmediğinden defektlerin tedavisi yumuşak doku greftlerinin tek başına kullanımı ile mümkün olabilmektedir.
Alveol kret defektlerinin yumuşak doku ogmentasyonu ile tedavisine yönelik saplı ve serbest yumuşak doku greftleri tarif edilmiştir. Saplı yumuşak doku greftleri arasında roll tekniği ve vaskülarize interpozisyonel periostal bağ dokusu grefti yöntemleri sık kullanılan tekniklerken, serbest yumuşak doku greflerinden bağ dokusu grefti, serbest dişeti grefti, interpozisyonel (inley) greftler, onley greftler, onley-interpozisyonel greft kombinasyonu ve hücresiz dermal matriks en sık tercih edilenleridir. Bu yöntemlerin birbirlerine göre üstünlükleri tartışma konusu iken, yöntemlerin klinik sonuçlarının değerlendirildiği çalışmalar sınırlıdır.
Bu derlemenin amacı, alveol kret defektlerinin yumuşak doku ogmentasyonu ile tedavisinde kullanılan yöntemlerin avantaj ve dezavantajlarının karşılaştırılması ve bu yöntemlerin klinik sonuçlarının değerlendirilmesidir.
Sonuç olarak, günümüzde yumuşak doku ogmentasyon yöntemlerinin seçimi çoğunlukla klinik tecrübe ve klinik öngörüye dayanarak yapıldığından, bu alanda kontrollü, randomize klinik çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Alveolar ridge defects occur in edentulous ridges because of hard and soft tissue changes after tooth loss due to tumors, periodontal diseases, implant loss etc. Even alveolar ridge defects could be treated using both hard and soft tissue grafts or their combination, hard tissue augmentation may not be necessary and only augmentation of the soft tissue could be adequate if dental implant treatment is not to be undertaken.
Both free and pediculated soft tissue grafts were described. Roll technique and vascularized interpositional periosteal-connective tissue grafts are frequently used as pediculated connective tissue grafts, and most frequently used free grafts are connective tissue and free gingival grafts, interpositional, onlay, interpositional/onlay graft combinations and acelluler dermal matrix.
Although the advantages of the techniques is well described, studies comparing the clinical outcomes of these methods are limited. The aim of the present review is to demonstrate the advantages and disadvantages of soft tissue augmentation techniques in the treatment of alveolar ridge defects and to compare the clinical outcomes of these techniques.
It can be concluded that, selection criteria of the appropriate soft tissue augmentation technique today are generally based on the clinical predictability of the techniques and the experience level of the surgeon.

2.
PERİDONTONTAL PATOLOJİLERİN TANISINDA KULLANILAN GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ Bölüm 2: Alternatif Görüntüleme Sistemleri ve Görüntü Analiz yöntemleri
IMAGING SYSTEMS USED FOR DIAGNOSIS OF PERIODONTAL PATHOLOGY Part 2: Alternative Imaging Systems and Image Processing Methods
Elif Soğur, B. Güniz Baksı
doi: 10.5505/eudfd.2014.47364  Sayfalar 10 - 18
Radyografiler, periodontal hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılan en önemli gereçlerdir. Periodontal dokuların değerlendirilmesinde rutinde kullanılan iki boyutlu görüntüleme sistemleri, alveoler kemikte ortaya çıkan erken dönem değişikliklerin saptanmasında yetersiz kalmaktadır. Her ne kadar, üç boyutlu görüntü oluşturan Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi (CBCT) gibi görüntüleme sistemleri kemik defektlerinin 3 boyutlu olarak değerlendirme imkanını bize sunsa da, maliyetlerinin yüksek olması ve hastaya ulaşan radyasyon dozunun konvansiyonel filmlere oranla daha yüksek olması gibi önemli dezavantajları vardır. Tuned aperture computed tomography (TACT) görüntüleme sistemi ya da Optik Coherence Tomografi (OCT) gibi alternatif görüntüleme sistemlerinin periodontitise bağlı olarak kemikte meydana gelen değişikliklerin saptanmasına yönelik yapılan çalışmalar umut vaad etmektedir. Bunun yanı sıra, kemikte meydana gelen değişikliklerin saptanması aşamasında görüntü analiz yöntemlernn kullanımı, minör seviyedeki oluşan densite değişikliklerin bile kalitatif ve kantitatif olarak gözlemleyebilmemizi kolaylaştırmaktadır. Bu derlemenin amacı; periodontitise bağlı olarak alveoler kemikte meydana gelen değişikliklerin erken dönemde saptanmasında kullanılan alternatif görüntüleme ve analiz yöntemlerini değerlendirmektir.
Radiographs are the most accurate diagnostic aid available in the diagnosis and treatment of periodontal disease. 2 dimensional (2-D) systems imaging systems used routinely in periodontology are not effective to detect the early bone changes according to the periodontal disease. Even though 3-D systems available such as Computed Tomography (CT) and Cone Beam Computed Tomography (CBCT ) has become a valuable imaging modality in periodontology to determine a three-dimensional (3D) architecture of osseous defects, they all have limitations like high cost and high radiation dose. Results of studies testing alternative methods such as Tuned Aperture Computed Tomography (TACT) or Optical Coherence Tomography (OCT) for the detection and localization of osseous changes associated with periodontitis are encouraging. In addition, digital image analysis are commonly used to quantify changes in oral bone facilitates both qualitative and quantitative visualization of even minor density changes in bone. The aim of this review is to evaluate the alternative methods using for the early detection and localization of osseous changes associated with periodontitis.

3.
Farklı ozon jeneratörleri ile farklı sürelerde ozon uygulamasının in vitro antibakteriyel etkisi
In vitro Antibacterial effect of different ozone generators with different time exposures
Arzu Aykut Yetkiner, Mustafa Ateş, Ecem Ergin, Fahinur Ertuğrul, Ece Eden
doi: 10.5505/eudfd.2014.53325  Sayfalar 19 - 25
AMAÇ: Bu in vitro çalışmanın amacı iki farklı ozon jeneratörü kullanarak farklı sürelerde ozon uygulanmasının Streptoccoccus mutans ve Lactobacillus acidophilus üzerindeki anti-bakteriyel etkinliklerini karşılaştırmaktır.
YÖNTEMLER: Streptococcus mutans ve Lactobacillus acidophilus bakterileri inkübe edilerek aktif hale getirilmiştir. Aktif hale getirilen bakterilerin bulundukları tüpler içerisine braketler (n=30) yerleştirilmiş ve 2 saat süre ile bakterilerin braketlere tutunmaları sağlanmıştır. Daha sonra braketler üzerlerinde canlı kalan bakteri sayıları belirlenmiştir. Braketler steril cam petri kaplarına yerleştirildikten sonra üzerlerine 2 farklı tip ozon jeneratörü (Prozone WH, Almanya ve Ozonytron, Almanya) ile 5 farklı ozon uygulaması yapılmıştır. Ozon uygulamasından sonra braketler üzerindeki canlı bakteri sayıları tekrar belirlenmiş ve başlangıç değerlerine göre ozonun bakteriler üzerindeki bakterisidal etkisi % azalma olarak değerlendirilmiştir.
BULGULAR: İki farklı jeneratör ile farklı sürelerde ozon uygulaması sonrası braketler üzerindeki kalan canlı bakterilerdeki % azalma değerleri, S. mutans için 45.27 ile 99.90 arasında değişiklik gösterirken L. Acidophilus için 66.33 ile 99.83 arasında değişkenlik göstermiştir.
SONUÇ: Bu in vitro çalışmanın sonuçlarına göre ozonun bakteriler üzerinde güçlü bir antibakteriyel etkisi olduğu ve farklı dozda ozon üreten cihazlar ve uygulama sürelerinin ozonun bakterisidal etkinliğinde farklı etki yarattığı saptanmıştır.
OBJECTIVE: This in vitro study aimed to determine the antibacterial effects of ozone with different types of ozone generator and different application times on Streptoccoccus mutans and Lactobacillus acidophilus.
METHODS: Methods: Streptococcus mutans and Lactobacillus acidophilus were activated by incubation and the brackets (n=30) were then immersed into the tubes containing the activated respective bacteria. Bacteria were attached to the brackets by waiting 2 hours, and then the viable of the bacteria on brackets were counted. The brackets were placed on sterile glass petri dishes and of 5 different applications of ozone were generated with two types of ozone generator (Prozone WH, Germany and Ozonytron, Germany) on contaminated brackets. After the ozone application procedure the bacteria on the brackets were then again counted and the killing activity was tested by change of the viability.
RESULTS: The changes in the viability of S. mutans and L. Acidophilus on brackets after the application of ozone with two kinds of ozone generator were varied from 45.27-99.90% and 66.33-99.83% respectively.
CONCLUSION: In conclusion, ozone has a strong antibacterial activity against S. mutans and lactobacillus acidophilus and the bactericidal effect was affected by different application times and concentrations.

ARAŞTIRMA
4.
Diyabetli Ratlarda Glikokonjugatların Gingival Hücrelerdeki Ekspresyonu
Expression of Glicoconjugats in the Gingiva Cells of the Experimentally Diabetic Rats
Sabri Fatih Kurşunlu, Ayşegül Bildik, Veli Özgen Öztürk
doi: 10.5505/eudfd.2014.14622  Sayfalar 26 - 30
AMAÇ: : Diyabetes Mellitus periodontal sağlığı olumsuz yönde etkilerken, periodontal enfeksiyonların da glisemik kontrolü olumsuz etkilediği bilinmektedir. Enfeksiyonların şekillenmesinde bakteriyel karbonhidrat rezidüleri ile organlardaki karbonhidratlara spesifik proteinlerin (lektinler) etkileşimleri esansiyeldir. Dolayısıyla, bakterilerin dişeti dokusundaki migrasyonunda ve dokuya tutunmasında glikokonjugatların rolü çok önem taşımaktadır.
Bu çalışmada deneysel diyabet oluşturulmuş ratların dişeti dokusundaki hücrelerin hücre yüzeyindeki ve ekstrasellüler matriksdeki galaktoz, laktoz, N-asetil galaktozamin ve N-asetilglikozamin ünitelerinin ekpresyon ve lokalizasyonlarındaki değişimlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.

YÖNTEMLER: 10’ar adet sıçan test ve kontrol grubunu oluşturmuştur. Sıçanlarda diyabet oluşturmak için; 0,01 M sodyum sitrat tamponu içinde streptozotosin 50mg/kg intraperitonal olarak tek doz enjekte edildi. Kontrol grubu hayvanlara deney grubuna benzer şekilde aynı oranda 0.01 M sodyum sitrat tamponu intraperitonal olarak uygulandı. Ötenazi uygulanan ratların dişetlerinden. 6 µm inceliğindeki kriostat kesitler alındı. Dokular, glikoz (ECL, ECA, WGA), Galaktoz (EEL, GSL I, BSL I), Laktoz (RCA I, RCA120) ile biotinlenmiş olan lektinler ile inkübe edildi, lektinlerin bağlantı yerleri DAB (3'-3'-Diaminobenzidin) renk substratı ile görünür hale getirildi. Reaksiyonların değerlendirilmesi ışık mikroskobunda gerçekleştirildi.
BULGULAR: Araştırma sonunda, dişeti dokusunda bulunan glukoz ve laktoz ünitelerine spesifik lektinlerle bağlanmanın kontrol grubunda, deneme grubuna göre daha şiddetli olduğu görülmüştür.
SONUÇ: Diyabetli ratların dişeti dokusundaki bu değişimlerin hangi mekanizma ile meydana geldiği ve dişeti hastalıklarının patogenezinde nasıl bir etkisinin bulunduğunu ortaya koymak için ileri çalışmaların yapılmasının gerekli olduğu düşünülmektedir
OBJECTIVE: Diabetes negatively affects periodontal health, it is known that periodontal infections negatively affect the glycemic control.. Interactions of bacterial carbonhydrate residues and specific protiens for carbonhydrates (lectins) in the organs are essential fort he formation of the infections. Therefore, glycoconjugates are very important for the migration of bacteries to the gingiva cause saprodontia and adhesion to tissues. In this study, we aimed to assess the alternations of galactose, lactose, N- acetyl galactoseamine and N- acetyl glucoseamine which are located in the cell surface and extracellulary matrix of gingiva cells belong to the rats experimentally diabetes caused.
METHODS: In this study constituted each test and control groups of 10 rats, To create diabetes in rats, 0.01 M sodium citrate buffer in a single dose of streptozotocin 50mg/kg was injected intraperitoneally. Similar to the control group animals, the experimental group was administered intraperitoneally at the same rate of 0.01 M sodium citrate buffer. Euthanasia of rats with the gums. Kriostat-thin sections were obtained 6 microM. Tissues, glucose (ECL, ECA, WGA), galactose (EEL, GSL I, BSL I) and lactose (RCA I, RCA120) with the lectins were incubated with biotinylated, lectins, joints DAB (3'-3'-diaminobenzidine) was visualized by color substrate. Evaluation of reactions carried out under the light microscope.
RESULTS: Research at the end of the gingival tissue in the glucose, lactose, and mannose units fukoz lektinlerle specific binding in the control group, more severe than in the experiment; sialic acid units to connect the trial group were more intense.
CONCLUSION: The mechanism by which these changes in gingival tissue of rats with diabetes to occur, and how the impact on the pathogenesis of gum disease that is thought to be necessary to establish the new work is done.

OLGU SUNUMU
5.
Güldüğünde Dişetileri Görünen Ve Üst Çene Ön Bölge Dişlerinde Çapraşıklık Olan Dişlerin Tedavisinde Minimal İnvaziv Yaklaşım
A Minimal-Invasive Approach For Excessive Gingival Display And Misaligned Of Maxillary Teeth
Muhittin Toman, Nejat Nizam
doi: 10.5505/eudfd.2014.46036  Sayfalar 31 - 36
Bu olgu raporunda gülümsemesi sırasında diş etleri çok görünen ve üst çene ön bölge dişlerinde çapraşıklıkları olan bir hastanın tedavisi anlatılmıştır. 23 yaşındaki bayan hasta üst çene ön bölge dişlerindeki çapraşıklıklardan ve dişlerinin kısa görünümlerinden rahatsızlık duymaktadır. Tedavi seçenekleri bir periodontoloji uzmanıyla konsülte edildi. Buna göre minimal invaziv periodontal cerrahi sonrası porselen lamina veneer restorasyon (PLV) yapımına karar verildi.
The purpose of this case report is to present the treatment of patient with excessive gingival display during smiling and misaligned maxillary teeth. A healthy 23-year old female patient was dissatisfied from misalignment and short appearance of her maxillary anterior teeth. Treatment options were consultated with a specialist in periodontology. Treatment procedures included minimal invasive periodontal surgery and tooth preparation for porcelain laminate veneers.

6.
Kanama Bozukluğu Olan Hastalarda Ankaferd Kan Durdurucu İle Cerrahi Olmayan Periodontal Tedavi: Olgu Serisi
Non-Surgical Periodontal Therapy With Ankaferd Blood Stopper In Patients With Bleeding Disorder: A Case Series
Ferda Pamuk, Gonca Çayır Keleş, Burcu Özkan Çetinkaya, Umut Ballı, Mehmet Turgut
doi: 10.5505/eudfd.2014.29981  Sayfalar 37 - 40
Amaç: Ankaferd Kan Durdurucu (AKD), önceki yıllarda Türk tıbbında kullanılmış beş bitkisel içeriğin karışımıyla hazırlanan hemostatik bir ajandır. Bu ajan, kanama bozukluğu olan hastalarda (Hemofili A, von-Willebrand Hastalığı, Glanzmann Trombasteni) kanamalı bir işlem olan cerrahi olmayan periodontal tedavide kanamayı kontrol altına almak için yararlı bir ajan olabilir. Bu olgu serisinin amacı; kanama bozukluğu olan hastalarda cerrahi olmayan periodontal tedavi sonrası lokal AKD uygulamasının etkilerini değerlendirmektir.
Yöntem: Kanama Bozukluğu olan 20-23 yaşlarında10 gingivitisli (9 erkek, 1 kadın) hasta seçildi. Bu hastalarda bir hematoloji uzmanı kontrolü altında, kanama pıhtılaşma faktörlerini kullanmadan oral hijyen eğitimi ve supra - subgingival diş yüzeyi temizliğini içeren cerrahi olmayan periodontal tedavi tek seansta uygulandı. Diş yüzeyi temizliği tamamlandıktan sonra, kanamayı azaltmak amacıyla dişeti oluğuna lokal olarak AKD uygulandı. Hastaların hepsinde sekonder kanama veya başka bir komplikasyon oluşmadan doku iyileşmesi sağlandı.
Bulgular: Bu olgu serisinde, supra - subgingival diş yüzeyi temizliği işlemlerinin ardından AKD’nin lokal olarak uygulanmasının Hemofili A, von-Willebrand hastalığı, Glanzmann Trombasteni hastalarının kanama kontrolünde etkili oldu.
Sonuç: Bu çalışma kanama bozukluğu olan hastaların cerrahi olmayan periodontal tedavilerinde AKD’nin lokal olarak uygulamasının kanama kontrolünde etkili olduğunu göstermektedir.
Objectives: Ankaferd, medicinal plant extract, has previously been used in Turkish traditional medicine as a hemostatic agent. Bleeding disorders are rare condition require specialist management. Ankaferd Blood Stopper (ABS) may be a useful agent for non-surgical periodontal therapy in these patients. The aim of this case-series study was to estimate the effects of local ABS application to manage bleeding following non-surgical periodontal therapy in these patients.
Methods: Ten gingivitis patients (9 males, 1 female) aged 20-33 years were selected with bleeding disorders (Haemophilia A, von Willebrand disease and Glanzmann’s Thrombasthenia). Non-surgical periodontal therapy including oral hygiene instructions and supra- and subgingival scaling procedures were performed in one appointment, after consultation with the hematologist, without systemic substitution of coagulation factors. After the completion of scaling, ABS was locally applied to gingival crevicular to reduce bleeding. A secondary hemorrhage did not occur in any of the patients and gingival tissue healing proceeded without any complications.
Results: In the present case series, local application of ABS to gingival pockets following supra- and subgingival scaling procedures was effective to manage bleeding in these patients.
Conclusion: Our cases clearly showed that ABS provides benefit for non-surgical periodontal therapy in bleeding disorders.

7.
Alt Çene Birinci ve İkinci Büyük Azı Dişlerde Radix Entomolaris’in Saptanması ve Endodontik Tedavisi: Olgu Sunumu
Detection and Treatment of Mandibular First and Second Molar Teeth with Radix Entomolaris: Case Report
Ceren Feriha Uzuntaş, Berkan Çelikten, Semra Sevimay
doi: 10.5505/eudfd.2014.07269  Sayfalar 41 - 44
Başarılı bir endodontik tedavi tüm kök/kanalların mekanik ve kimyasal olarak temizledikten sonra hermetik olarak 3 boyutlu bir şekilde doldurulmasına bağlıdır. Bu olgu raporunda alt çene büyük azı dişlerinde nadir rastlanan radix entomolaris’in saptanmasında ve endodontik tedavisi esnasında karşılaşılabilecek zorluklar anlatılmaktadır.
Success of endodontic treatment depends on the proper identification of all the roots and canals, thorough chemo-mechanical preparation followed by three dimensional obturation with hermetic seal. This case report describes, the detection and during endodontic treatment of difficulties in mandibular molar teeth with radix entomolaris.

HIÇBIRI
8.
20. Uluslararası Türk Diş Hekimleri Birliği Kongresi Sözel Sunumlar
20. Uluslararası Türk Diş Hekimleri Birliği Kongresi Sözel Sunumlar

Sayfalar 45 - 57
Makale Özeti |Tam Metin PDF

9.
20. Uluslararası Türk Diş Hekimleri Birliği Kongresi Poster Sunumlar
20. Uluslararası Türk Diş Hekimleri Birliği Kongresi Poster Sunumlar

Sayfalar 58 - 152
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale