e-ISSN 1302-7476
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi - EÜ Dişhek Fak Derg: 33 (2)
Cilt: 33  Sayı: 2 - 2012
DERLEME
1.
Sakızların Periodontal Sağlığa Etkisi İle İlgili Literatür Taraması
The Effects Of Chewing-gums On Periodontal Health: Literature Review
Nuray Ercan, Hatice Ebru Olgun Erdemir
doi: 10.5505/eudfd.2012.02418  Sayfalar 43 - 49
Periodontal hastalıkların önlenmesinde en etkili yöntem mekanik supragingival plak kontrolüdür. Fakat birçok nedenle plak uzaklaştırılması hasta tarafından etkin bir şekilde yapılamamaktadır. Bu nedenle mekanik plak uzaklaştırılmasına ek olarak hastalar tarafından kullanımı elverişli, kolay ve ucuz metotlara ihtiyaç vardır. Bununla ilgili birçok kimyasal madde araştırılmıştır. Bu maddelerle ilişkili en büyük problem aktif ajanın dişle kısa etkileşim zamanı olması ve negatif yan etkilerinin olmasıdır.
Genel olarak kimyasal plak ajanları; gargara, jel ve diş macunları içinde kullanılmaktadır. Bununla beraber bazı durumlarda gargara ve diş macunlarının kullanımı zor olabilmektedir. Bu nedenle ağız bakımı için daha farklı araçlar gerekmektedir.
Sakız çiğnemek birçok ülkede çok sayıda insan tarafından düzenli olarak uygulanan bir alışkanlıktır. Bu uygulamanın ağız ve diş sağlığına birçok yararı vardır. Genel olarak sakız çiğnemenin diş üzerindeki yiyecek artıklarının ve plağın temizliği, tükürük akışının uyarılması, tükürük ve plak pH’ nın arttırılması, gingivitis ve periodontitisi azaltması gibi etkileri olduğu öne sürülmektedir. Antiplak ve antimikrobiyal ajan içeren sakızlar günlük oral bakıma ek araç olarak birçok araştırmada test edilmiştir.
Bu makalenin amacı sakız çiğnemenin periodontal sağlığa etkisi ile ilgili yapılan çalışmaları derlemektir.
Mechanical supragingival plaque control is the most rational and efficient method for prevention of periodontal disease. Sometimes plaque removal couldn’t be done by the patient efficiently. Thus, need exists for adjunctive methods of mechanical plaque removal that are simple inexpensive convenient for use. Many kinds of chemical substances have been investigated. Major problem of these substances is relative short contact time between active agent and teeth and existence of negative side effects.
Generally chemical plaque agents have been using in mouthwashes, gels and dentifrices. In some situations application of mouthwashes and dentifrices can be difficult. Therefore different approches for oral health-care have been needed.
Chewing-gum is habit practise applied on regular basis by many people in many countries. This application has lot of benefits to dental health. The effects of gum-chewing include cleansing food debris and plaque from teeth, stimulating salivary flow, increasing pH of saliva and plaque, reducing gingivitis and periodontitis. Chewing-gums containing antiplaque and antimicrobial agents for adjunctive tool to daily oral health-care have been tested in several studies.
The aim of this article is to review available literature pertaining to the effects of chewing-gums on periodontal health.

2.
Ortodontide Dental Travma
Dental Trauma in Orthodontics
Levent Vahdettin
doi: 10.5505/eudfd.2012.29591  Sayfalar 50 - 55
Bu derlemede dental travma prevalansı, travmatik yaralanmaların önlenmesi ve teşhisi, ortodontik tedavi ihtiyacı olan hastalarda dental travmanın etkileri, dental travmaya uğramış dişlere ortodontik müdahale ve travma sonucu prognozu kötü anterior dişler için tedavi seçeneklerinden bahsedilmiştir. Travmaya uğramış dişlerin ortodontik olarak hareket ettirilmesi planlandığında, ortodontik tedaviye başlamadan önce ve ortodontik tedavi süresince ortodontistin dikkat etmesi gereken faktörler üzerinde durulmuştur. Prognozu kötü anterior dişlerin tedavi seçenekleri, dişin ağızda tutulması veya dişin çekilerek çekim boşluğunun restorasyonu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu vakaların klinik müdahalesinde optimal sonuçların elde edilebilmesi için multidisipliner takım çalışması ve bu takımdaki ortodontistin rolü önemlidir. Dişin çekimi ve dişsiz boşluğun restorasyonu gerektiği durumlarda, ototransplantasyon, ortodontik olarak boşluğun kapatılması veya açılması tartışılmıştır.
This review has discussed the prevalence of dental trauma, the recognition and prevention of traumatic injuries, the implications of dental trauma for patients requiring orthodontic treatment, orthodontic treatment for dental injuries and the management for poor prognosis anterior teeth. This paper has focused on the factors the orthodontic specialist should consider when contemplating movement of traumatized teeth. Treatment options can be split into maintaining the failing tooth or extraction and restoration of the edentulous gap. The role of an interdisciplinary team in managing this clinical situation is essential to obtain optimal results and an orthodontist is an essential member. When extraction and restoration of edentulous gap is required, autotransplantation, orthodontic space closure or opening (site development) are discussed.

3.
Dental Erozyon: Etiyoloji, Tanı ve Tedavi Yaklaşımı
Dental Erosion: Etiology, Diagnosis and Management
Elif Atila, Ece Eden
doi: 10.5505/eudfd.2012.36035  Sayfalar 56 - 63
Dental erozyon diş sert dokularında çürük olmaksızın görülen madde kaybıdır. Progresiftir ve geri dönüşümü olmayan bir süreç olarak tanımlanmıştır. İntrensek ve ekstrensek asitler dental erozyonun birincil etyolojik faktörüdür. Bu asitler diyetle ilgili, mesleki veya iç kaynaklı olabilir. Erozyonun yüksek sosyoekonomik grupta daha sık görüldüğü bildirilmiştir. Erozyonun erken tedavisinde risk faktörleri çok iyi belirlenmeli ve koruyucu önlemler alınmalıdır. Aksi halde ileride daha kompleks restoratif tedavilere gereksinim duyulacaktır. Bu derlemede eroziv aşınmaların tanısı, etyolojisi, risk faktörleri, önlemler ve tedavi seçenekleri anlatılmaktadır.
Dental erosion is the loss of dental hard tissues not involving caries lesions. It is defined as a progressive and irreversible process. Intrinsic and extrinsic acids are the mainly etiologic factors of dental erosion. Diet, work environment and endogenous source can be related to these acids. It was shown that there is significantly more erosion in low socioeconomic population. It is fundamental to diagnose the possible risk factors such that preventive measures can be iniated. Otherwise complex and expensive restorative care will be the necessity. The aim of this article is to review the etiologies of dental erosion and provide recommendations for diagnosis and management of this problem.

4.
Miyofonksiyonel Düzenleyici Apareyler: Trainer Sistemi
The Myofunctional Appliances: The Trainer System
Elif Atila, Ertuğrul Sabah, Nazan Ersin
doi: 10.5505/eudfd.2012.42275  Sayfalar 64 - 69
Dişlerdeki çapraşıklık ve çene bozukluklarının sadece kalıtsal değil aynı zamanda bireyin solunum ve çiğneme alışkanlıklarıyla da ilişkili olduğu belirtilmektedir. Fasiyal büyüme doğru fonksiyon ve nefes almaya bağlıdır. Yumuşak dokular dental pozisyonu etkiler ve ortodontik tedavi kapsamında mutlaka değerlendirilmelidir. TRAİNER sistemi miyofonksiyonel terapi ile dişlerin dizilimi işlemini birleştirmek için geliştirilmiştir. Trainer sisteminde kullanılan apareyler aktif olarak dilin durumunu, ağız çevresi kaslarını, solunum alışkanlıklarını düzeltmek ve ön grup dişlerin dizilimini sağlamak için tasarlanmıştır. Karışık dişlenme döneminde kullanıldığında trainer sistemi hem dental hem de fasiyal gelişime büyük ölçüde katkı sağlar. Bu derlemede T4K, T4A, T4B, T4CII, lingua ve infant trainerın özellikleri ve kullanım alanları üzerinde durulmuştur.
It is reported that crowded teeth and jaw discrepancies are not always hereditary, but can be caused by the way a child swallows and breathes. Facial growth depends on right function and breathing. The soft tissues control dental position and should be treated in conjunction with any orthodontic appliance therapy. Trainer system is improved for tooth eruption guidance and correction of myofunctional habits.
All appliances are designed to actively retrain the mode of the tongue, the peri-oral muscles of the mouth, correct breathing habits, and align the anterior dentition. In the mixed dentition this greatly assists with both dental and facial development. In this review is emphasized on the features and indications of the T4K, T4A, T4B, T4CII, lingua and infant trainer.

ARAŞTIRMA
5.
Sınıf II Anomalisine Sahip Hastaların Vertikal Büyüme Paternlerinin Havayolu Boyutlarına Etkisinin Değerlendirilmesi
Evaluatıon Of The Effects Of Vertıcal Growth Patterns Of Class II Patıents On Aırway Dımensıons
Banu Dinçer, Servet Doğan, Ersin Mutlu
doi: 10.5505/eudfd.2012.38257  Sayfalar 70 - 76
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı hipodiverjan ve hiperdiverjan gelişim gösteren Sınıf II anomalisine sahip hastaların solunum kapasitesini karşılaştırmak ve obstrüktif uyku apne sendromuna olan yatkınlıklarını değerlendirmektir.
YÖNTEMLER: Çalışma materyalini, iskeletsel sınıf II anomalisi buluna ve hipodiverjan gelişim gösteren 25 hasta, hiperdiverjan gelişim gösteren 27 hasta ve havayolu sorunu olmayan 25 normal bireyden (kontrol grubu) alınan lateral sefalogramlar oluşturmaktadır. Hipodiverjan ve hiperdiverjan grupları için yaş ortalaması 16.2 ± 2.2 ve 15.8 ± 3.5 yıl olarak saptanmıştır. Kontrol grubunun yaş ortalaması ise 16.5± 0.3 yıl saptanmıştır. Vertikal büyüme tipi için sınıf II hasta seçim kriterleri; Go-Gn-SN açısı, Y aksı, FMA açısı ve alt yüz yüksekliğinin üst yüz yüksekliğine oranıdır. Çalışmanın istatistiksel değerlendirmesi için iki yönlü anova testi kullanılmıştır.
BULGULAR: Elde edilen sonuçlar hiperdiverjan gelişim gösteren hastaların havayolunun hipodiverjan gelişim gösteren hastalardan daha dar olduğunu göstermiştir (p <0.05).
SONUÇ: Elde edilen sonuçlar hiperdiverjan gelişim gösteren hastaların havayolunun hipodiverjan gelişim gösteren hastalardan daha dar olduğunu göstermiştir (p <0.05). Obstrüktif uyku apne sendromunun önemli etyolojik faktörlerinden biri hiperdiverjan Sınıf II hastalarda yetersiz havayolu boyutlarıdır, ve bu durum onları obstrüktif uyku apne sendromuna yatkın hale getirebilir.
OBJECTIVE: The aim of this study was to compare the airway capacity of the Class II patients with hypodiverdivergent and hyperdivergent growth patterns and evaluate their predisposition to obstructive sleep apnea syndrome.
METHODS: The study material consisted of lateral cephalograms taken from 25 hypodivergent and 27 hyperdivergent patients with Class II anomalies. The control group consisted of radiographs of 25 normal individuals without airway obstruction complaints. The mean age for hypodivergent and hyperdivergent groups were 16.2 ± 2.2 and 15.8 ± 3.5 years, respectively. The mean age for the control group was 16.5± 0.34 years. The Class II patient selection criteria for vertical growth type were; Go-Gn-SN angle, Y axis, FMA angle and rotio of lower facial height to upper facial height. Two-way anova test was used for the statistical evaluation of the study.
RESULTS: The results showed that the airways of hyperdivergent patients were found to be narrower than the hypodivergent patients (p<0.05).
CONCLUSION: One of the important etiologic factors of obstructive sleep apnea syndrome is the constricted dimensions of the airway of the hyperdivergent Class II patients, and this can predispose them to obstructive sleep apnea syndrome.

OLGU SUNUMU
6.
Radyoterapi Sonrası Mandibuler Kondilde Yetmezlik Kırığı: Vaka Raporu
Insufficiency Fracture of the Mandibular Condyle After Radiotherapy: Case report
Banu Özveri Koyuncu, Servet Kandemir, Cemal Akay, Sevtap Günbay
doi: 10.5505/eudfd.2012.95967  Sayfalar 77 - 80
Radyasyona bağlı mikrovasküler zarar kemikte hipoksi ve bunun sonucunda da nekroz veya kırığa neden olabilmektedir.Yetmezlik (spontan) kırıklar nadirdir ve radyoterapi sonucunda meydana gelir. Bu kırık tipi, hem klinik hem de radyografik olarak metastazik hastalıklarla karışabilir.Bu kırık çeşidinin bilinmesi gereksiz araştırma ve tedavilerin yapılmasını önlemiş olur. Radyoterapiden sonra, bu tip komplikasyonları engellemek için rutin radyolojik ve klinik takip gereklidir. Bu konuda diş hekimi büyük role sahiptir. Vaka raporunda, erkek hastada radyoterapi sonrası mandibuler kondilde meydana gelen kırık sunulmaktadır.
Radiation-induced microvascular damage results in bony hypoxia, which can result in necrosis or fracture. Insufficiency (spontaneous) fractures are uncommon and they are observed mostly in postradiotherapy period. These fractures can be confused both clinically and radiographically with metastatic diseases. Increased awareness of these fractures may help to avoid unnecessary investigations and treatments. After the radiotherapy treatment, the routine radiological and clinical follow-ups is mandatory to prevent such complications, and the dentist has a fundamental role in this context. In this article, we present a case of fracture of the condyle of the mandible following radiotherapy in a man.

7.
Ağız İçi Lipom: Olgu Serisi
Oral Lipoma: A Case Series
Hüseyin Koca, Erinç Önem, Candan Efeoğlu, Turgay Seçkin, Taha Ünal
doi: 10.5505/eudfd.2012.02986  Sayfalar 81 - 86
Lipomlar sık görülen yumuşak doku tümörlerinden olmakla birlikte oral ve maksillofasiyal bölgede nadir olarak gözlenirler. Genellikle yavaş büyüyen, ağrısız, asemptomatik sarımsı submukozal lezyonlardır. Histolojik olarak lipomlar; basit lipom, fibrolipom, spindle hücreli lipom, intramuskuler veya infiltrasyon gösteren lipom, tükürük bezi lipomu, miksoid lipom ve atipik lipomlar olarak sınıflandırılmaktadır. Bunların arasında miksoid lipomlar oral kavitede oldukça nadir olarak görülmektedir. Tedavi seçeneği genellikle cerrahi eksizyondur ve rekürrens nadirdir. Bu vaka serisinde farklı yerleşim bölgelerine sahip 4 basit lipom olgusunun klinik ve histopatolojik özellikleri literatür bilgileri eşliğinde sunulmaktadır.
Lipomas are common benign soft tissue neoplasm of mature adipose tissue; however they are relatively uncommon in the oral and maxillofacial region. In the oral cavity they present as a slow growing, painless, asymptomatic yellowish submucosal masses. Histologically, lipomas can be classified in to the following microscopic subtypes: simple lipomas, fibrolipomas, spindle cell lipomas, intramuscular or infiltrating lipoms, salivary gland lipomas, myxoid lipomas, and atypical lipomas. Among these variants myxoid lipomas are relatively rare found in the oral cavity. Treatment procedure is surgical excision and recurrence is not expected. In this case series, the clinical and histopathological features 4 cases of oral lipomas with different localisation are discussed with a literature review.

LookUs & Online Makale